Hana elinde ki masal kitabını karıştırıp dururken antik dilde ki harfler lacivert gözlerine yansıyordu.
Atalarının kutsal dilini algılayan mana taşan gözleri kısılırken hizmetlilerin Sueye doğru isyan edişini duyunca o büyülü bağ kesilmişti.
Tüm dikkatini onlara veren küçük kız duyduğu şeyle birlikte nefesini tutmuştu.
'Lakin Sue! Tanrı aşkına! Prensese bu haberi sen vermelisin!'
Sue yumruklarını sıkarak küçük kıza bakmıştı. Annesinin küçük bir kopyası olan şirin varlık saçlarını her gün özenle ördürüyordu. Prense şirin gözükmek için çamura atlamıyor, tüm derslerine katılıyordu.
Savanna nasıl Arthur için kendini parçalıyorduysa, Hana da aynısını yapıyordu.
Hemde bunu o küçük pofuduk yanakları ile yapıyordu.
Babası sürekli devlet işlerini bahane ederek, Savannanın sanrısı olan kızdan kaçıyor iken şimdi tek arkadaşı olan kişinin de gideceğini hemde yıllarca dönmeden gideceğini beyan etmek zordu.
'Bu..'
'Bana neyi söyleyeceksiniz?'
Hana kocaman gözleriyle onlara bakarken Sue yutkunarak diz çökmüştü.
'Sevgili Prensesim..'
Kaşlarını çatan küçük kız huzursuzca bir adım geri atmıştı.
'Prens savaşa gitmek zorunda..'
'Oh..'
Yine mi gidiyordu Oswald?
'Ama.. Bu sefer biraz daha uzun olacak..'
'Ne kadar uzun?'
Yutkunan Sue küçük kızın yanağını okşamıştı.
'Siz genç bir kız olunca gelmesini bekliyor herkes.. Ama bu sadece bir tahmin! Öyle olmayabilir!'
Bu seferin on yıllar süreceği çoktan askerler tarafından kessin gözüyle bakılıyor Lordlar bile para akıtıp paralı asker yolluyordular.
'Yani.. Oswald.. Gidecek mi? Annem gibi?'
Küçük kızın vücudu acıyla kasılırken hüzün dolu nefesi sinesini dağlamıştı.
Yalnız kalacaktı yine!
'Pørfézâ!' (Hayır!)
Kızın bagrısı üzerine ağzından kan gelmeye başlamıştı. Manası tüm vücudunu sararken acıyla inlemişti.
Oswald varken babası onunla yemek yiyor, çay bile içiyordu! Şimdi Oswald yokken..
Ne Oswald olacak ne de babası..
Oswald ondan kaçsa dahi kız evinde gibi hissediyordu. Adam yanında iken sıcacık oluyordu ruhu.
Küçük kız aniden içini paramparça eden manasını kontrol edememişti.
Lacivert gözleri parlarken ağzından dökülen kanlar küçük ayakkabılarına damlamıştı.
Korkuyla çığlık atmaya çalışan Hana ağzını açsa dahi ciğerini yakan acıyla birlikte konuşamamış aksine kan kusmuştu.
Gözleri kararan küçük kızın bedeni dadısının kollarına bayılmıştı.
Koridora fırlayan hizmetliler çığlık çığlığa hekimi çağırmak uğruna kendilerini paralarken Arthurun odasında Mathew ve Oswald karşı karşıya oturmuş birbirlerini izliyordu.
'Bu bilgiye nasıl ulaştınız Prens?'
Oswaldın verdiği bilgi doğru çıkmıştı.
'Bu sizi ilgilendirmez.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vadedilmiş Cennet
RomanceHayatı birdaha yaşama şansınız olsaydı, yeniden kayan yıldızdan diler miydiniz aynı dileği? 'Sen Cehennemsin benim için.. Lâkin...' Kadının kelimelerinde ki pas adamın sol yanına saplanırken usulca zehirliyordu ruhunu. Hananın uzun elbisesinin etekl...