4-Saplantılılar

606 44 1
                                    

Tüm gücümle koşuyordu genç kız. Ihniin içinde ki o küçük labirentte deli gibi dolanıyordu... Elinde ki kalemi sıkı sıkı tutarken sakince yazdı şemayı.

1- Lucla tanışacaktı
2-Oswald isyan başlatacak ve zaten elinde ki orduyla birlikte sarayı basacaktı
3-Babası ölecek
4-Oswald kızıl fahişeyle tanışacak.

Evet bunları engellemek için 3 yılı vardı. Kısacık 3 yıl.. Güldü kendi kendine.. Zira eskiden 3 yıl deseler amma da uzun derdi.. Şimdiyse gençlik telaşı gitmişti. Uzun olsun istiyordu her gün ve saat.. Daha çok gülmek, eğlenmek, sevmek ve sevilmek için uzun olmalıydı saatler.

Kâğıda giz gezdiren kız başını salladı. Sanırım öncelikle güçlenerek başlamalıydı. Önce kılıç kullanmayı öğrenmeliydi. Ve tedavi etmeyi.. Bir de zaman çizgisinden daha erkene çekecekti Lucla tanışmayı..

Ellerine bakan genç kız kendi kendine sardı ince kollarını. Sandalyede öne eğilirken elbisesine düşen gözyaşları tazeydi. Luc..

Lucas De Kordelian

Kordelian ülkesinin tek prensi, Hana içinse babasının kızkardeşinin oğlu, kuzeni..

Adamın kesik başını hissedebiliyordu kollarında.. O soluk teni görebiliyor, silik kusursuzluğuyla çileden çıkıyordu. Adam.. Son anında bile onun adını söylemişti. En azından Oswald bunu demişti.. Kadın Oswaldı zihninde anarken acı ve öfkeyle kavruldu. Bu tehlikeli karşısın ortaya nefreti çıkarıyordu.

Soluğunu kesecek kadar dev bir nefretle dolup taşıyordu genç kız.

Agh! Ödeyecekti Oswald! Aldığı her bir can için yavaş yavaş ölerek ödeyecekti. Ölmek için yalvaracak kadar acı çekecekti... Bunu nasıl yapacaktı bilmiyordu lakin bunu düşünecek 3 yılı, yapması gerekense tonla şey vardı..

Kapı aniden açılırken kız hızla baktı kapıya. Nefes nefese ona bakan Arthur tam gülumsüyordu ki kızın kuruyan yaşlarını gördü. Telaşla ona koşan adam korku doluydu.

'Hana! Ne oldu.. Bir şey mi-'

'Ah.. hayır sadece..'

Arthur o küçük yaşları silerken mırıldandı.

'Ne.. Söyle.'

Omuz silken kız mırıldandı.

'Çok yalnızım.. Hiç dostum yok.'

Gerçekten hiç dostu yoktu. Zira geleneklere göre aile dışında kimse yaş seremonisine değin göremezdi. Ailede ise onunla yaşıt kimse yoktu.

Değil dost, akranı bile yoktu!

Arthur kıza bakarken elini ensesine attı..

'Bunun için bir şey yapamam ki gelenekler..'

'Efendim.'

Matthew reverans yaparken prensese az önceden beri dinlediği konuşmaya dahil oldu.

'Arşidük Matthew. Soy ismi önemli değil. Dayın.'

Kız babasına irkilerek bakarken dayısını ilk kez görüyordu. Bu birinci yaşamda deneyimlemedigi bir şeydi. MAtthew göz devirmemek için kendini zor tutarken gerildi. Kız kardeşini andırıyordu bu küçük kız.. Gerçi, her ne kadar itiraf etmek istemese de kız kardeşi dahi bu kadar güzel durmuyordu. Kız doğa üstü bir varlığı andırıyordu.. MAtthew büyük babasının anlattığı melek kanı efsanesiyle dalga geçtiği iiçin ne kadar yanlış olduğunu anladı. Zira bu sıfat dahi Cennetin varlığına bir kanıttı.. 

'Tanıştığımıza memnun oldum.'

Hananın boğuk sesine karşılık gülümseyen Matthew kızın yaptığı küçük reveransa karşılık verdi. 

Vadedilmiş CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin