Kanlı gözyaşları düşerken toprağa, beliriverdi bir tomurcuk. Kökleri yedi kat dipten, en tatlı günahların meşrebiyle besleniyordu. Arsızdı tomurcuk.. Ne dört mevsim baş edebilirdi onunla, ne de namert eller.. Sormadan, kopmadan.. Öylece durdu tomurcuk..
Asırlarca..
Bunu gören cennet aldı onu ve yerleştirdi insanoğlunun sol yanına.
Kalp dendi bu tomurcuğa..
Arsız ve günah dolu bu tomurcuk çoğaldı her doğumda..
Bir rivayettir ki çok az insanın tomurcuğu açardı sol yanında.
Ve en tehlikeli vakit o vakittir derler..
Zira tomurcuk ezmesi güç iken, aşkla açan bir çiçeği soldurmak tek bir sert rüzgarın sillesine bakardı.
Sol yanında tomurcuk taşırdı herkes..
Lakin çiçek açacak kadar aptal çok az insanoğlu vardır yeryüzünde.
Şimdi..
Adam korumak için sevdiği kadının sol yanında ki çiçeği...
Sökmeye gidiyordu küçük bir tomurcugu...
Adım adım giderken kafasının içinde uğultusu devam ediyordu o görüntülerin. Orda olmayan anıların, hic yaşanmamış anlarla deliriyordu adam..
Sonunda hedefine varan adam kapıyı manası ile değilde eliyle açmıştı.
Bunu manası ile yapmayacaktı.
Eğer Hana kelle istiyorsa..
Bunu kendi elleriyle söküp verecekti ona.
Kapı açılırken Julianın koruma görevini üstlenen sevgili dedesinin adamlarını öldürmek çok kolaydı..
Adam sıcak kana bulanan ellerini hissederken titrek bir nefes vermişti.
Hana için her gün ellerine sürdüğü o leylak kokulu kremlerden ziyade metalik koku ciğerlerine dolmuştu.
Eski ve nostaljik bir histi bu.
Julia korku dolu gözlerle çocuğa sarılırken kaçmaya çalışmıştı..
Oysa bir şansı yoktu..
Julianın kellesini ilk alacak idi..
Bundan dolayı kadının ince boynuna geçirmişti kanlı parmaklarını..
Kırmak için sıkarken avucunu..
Kadının titrek nefesiyle can bulmuştu iki kelime..
'Oğlun değil..'
Adam duyduğu şeyle birlikte dona kalırken eli gevşemiş, ağlayan çocuğa doğru savrulmustu kadın.
'Ne dedin sen?'
Öksürmekten kriz geçiren kadın toparlanamazken, adam hızla kadının saçlarını kavramıştı.
'Ne dedin!? Açıkla!'
'O senin çocuğun değil..'
Adam hızla çocuğun yüzünü kavrayıp acı ile çığlık atmasına sebep olmuştu ki Julia yalvararak anlatmaya başlamıştı.
Adam çocuğun lacivert gözlerine bakarken Julianın her kelimesi ile tüyleri diken diken olmuştu.
'O.. O senin değil. Büyük babanın..'
Tiksintiyle dolu bir ifade adamın yüzünden geçerken bebeği bırakmıştı.
Kadının saçından tutarken yerde sürüklemeye başlarken koridora çıkan adam halen kadını sürüklüyor idi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vadedilmiş Cennet
RomanceHayatı birdaha yaşama şansınız olsaydı, yeniden kayan yıldızdan diler miydiniz aynı dileği? 'Sen Cehennemsin benim için.. Lâkin...' Kadının kelimelerinde ki pas adamın sol yanına saplanırken usulca zehirliyordu ruhunu. Hananın uzun elbisesinin etekl...