76-Vatansız

128 8 0
                                    

Özlemek garip bir duyguydu..

Kimi şairler derdi ki geceleri adeta karabasan olur çöker sinelere..

Kimi şairler derdi ki en mutlu olduğun an titretirdi içini..

Oysa Hana için..

Özlem nefes almak için doğal bir eylem olmuştu.

Her türlüsünü tatmıştı genç kız.

En acı dolu özleme biçimi hep annesini özlediği zaman çöken o bataklık gibi histi.

Zira çaresiz bir özleyişti bu.

Elden gelen tek şey eski tablolarda şafağı getirmekti.

Bir de..

İkinci türü vardı.

Uzakta olanı özlemek..

Bir yerlerde senden uzakta olanı özlemek...

Güldüğün an yanında ol istersin, uyandığında ilk onu görmek istersin.. Güzel bir yemek yediğinde o da tadsın, ağladığı vakit omzuna başını koymak istersin..

Beraber çiçeklerin açtığını, şafağın söktüğünü görmek..

Kitap okurken sen dizlerinde kafanı koyup uzanmak istersin..

Çok değil..

Bir sokağı dönünce..

Es kaza.. Kaderin cilvesi ya!

Onla çarpışsak ya dersin.. Savrulsak düşsek yere, sonra farkedip sevinçle sarılsak..

Hiç bırakmamak üzere sarılsak..

Özlüyorum kelimesi yetersiz geliyordu bazen bu hissi tarif etmek için.

Kırgındı..

Gelip de onu sarmadığı için.. Bu uğurda her şeyi yapmadığı için..

Kızgındı..

Bencil olduğunu bile bile her an onu yanında istediği için. Kendinde kızgın.. Adama sitemliydi.

Çok şey istemiyordu kız.

Elini uzattığı yerde olsun istiyordu. Sarılınca hissetsin o güzel kokusunu, hatta o kadar sarılsın ki biraz sigara biraz deniz koksun onun gibi üstü başı..

Bencillik miydi bu?

Eski anılara tutunmaktan artık yorgundu genç kız.

Yanlış anlaşılmasın!

Sevmekten değil..

Aynı anıları saatlerce düşünmekten, asla bir yenisini ekleyememekten yorulmuştu.

Her yıl doğum gününde asla sevdiği adamla olamamaktan, her dizi kanadığında kendisi sarmaktan yorulmuştu.

O da diğerleri gibi olmak istiyordu..

Uzun vakitler bir kaç satır için saatlerce günlerce beklemek yerine sevdiği adamın gözlerine bakmak onunda hakkıydı!

Mektuplarının sonunda ki noktadan bile anlam çıkarmaktan ise sesinin tonundan anlamak istiyordu imasını..

Genç kız üzerinde ki asker üniforması ile koridorda dikilirken, dev camlardan vuran ay ışığı artık üzerine düşüyordu.

İki pencerenin ortasında ki devasa portrede ki genç adam tüm nefreti ile bakıyorken genç kız usulca bi adım atıp anlını dayamıştı portreye.

İçi daralıyor, paramparça hisleri ruhuna batıyordu.

Babası üzerinde gayri resmi kıyafetleri ile bordo halının üzerinde dikilmişti. Elinde ki şamdanda yanan mumun alevi adamın görüşünü daha net kılarken başını sallamıştı.

Vadedilmiş CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin