'İnsanlar ölünce ne olur?'
Küçük çocuğun sorusuyla birlikte Savanna elinde ki fincanla bir anlık şok yaşamıştı.. Bu soru için çok gençti... Lâkin taht yolunda ki herkes doğar doğmaz gençliği bir kenara fırlatırdı.
'Hm..'
Bir süre elini çenesine koyan kadın oyuncu hareketlerle çocuğa karşı yumuşatıyordu cevabını.
'Sanırım.. Sanırım herşeyi unuturuz.. Tüm gülüşleri, hüzünleri, keder ve aşkı.. Herşeyi unuturuz..'
Küçük çocuk oturduğu yerde dikleşirken kaşları çatıktı. Bu cevabı sevmemişti.
'Beni bile mi?'
Gülümseyen Savanna başını hafifçe sallarken gölgede dahi hissediliyordu yaz sıcağı.
'Seni bile.'
'Bu haksızlık!'
İsyan eden bu sese karşı kadının kederli bakışları ağırlaşmıştı... Gözleri bahçenin ortasında ki süs havuzuna takılı halde mırıldanan kadın, ne dediğinin dahi farkına varmamıştı. Ezberden, kederli ve yabancı kelimelerdi bunlar.
'Ölüm tek taraflı olmaz.. Birisi öldüğünde sende onun için ölürsün.. Nefes almak önemli değil. Çünkü unutulursun. Burda nefes alan kim önemli değil.. Zira... Unutulmak, ölümün kendisidir.'
--------
Nefes nefese gözlerini açan adam gördüğü eski bir rüya mı yoksa anı mı olduğu bilinmez şeyden oldukça etkilenmişti. Tüm vücudu gerilmiş, ter içinde ki anlı huzursuzca kırışmıştı.
Bir haftadır, her gün iki saatlik uykuyla hareket ediyorlardı. Lâkin yolun sadece yarısını bitirebilmişlerdi... Bu yüzden vücutları ve zihinleri yorgundu.. Çok yorgun.
Matarasından su içen adam derin bir of çekerken gerilmişti. Kulağında çınlayan eski kelimeleri susturmak istercesine aldığı nefes bir nebze olsun yararlı olmuştu..
Etrafına bakan adam askerlerin kervanın heryerine istiflense dahi halen sığamıyor oluşuna gülmek istese dahi gülmek, içten ve kıvanç ile gülmek ne demekti çoktan unutmuştu.
Ayağa kalkan adam usulca gök yüzüne bakarken hafif adımlarla yürüyordu avluda. Seferde bu kadar uzağa ilerlerken geri dönmeyi asla düşünmemişti...
Aya bakan Oswaldın gözleri kısılırken kafasında iki düşünce vardı.
Birincisi...
Gitmek, dönmekten daha kolaydı.
İkincisi...
Unutmak... Unutulmaktan daha zordu.
Adam yanılıyordu... Haşatı çıkmış vücuduna nazaran körpe olan kalbi bunu bilemeyecek kadar cahildi.
Avlunun ucundan tepenin aşağısına bakan adam eski bir melodi duyuyordu çingene gurubundan. Kederli sözlerde arsızca ritim tutan çingenelerin sesiyle yıkılmıştı gecenin sessizliği.
'Hazbere na varté
(Sevdiğimi terkettim baharda)Norta koro tú narzine
(Kış gelmiş bu diyara)Zarvina fira hazbere kela tu porta
(Unutmuş beni sevdiğim başka aşk uğruna)Kàri toye artina kale
(Giden ayaklarıma lanet ola)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vadedilmiş Cennet
RomanceHayatı birdaha yaşama şansınız olsaydı, yeniden kayan yıldızdan diler miydiniz aynı dileği? 'Sen Cehennemsin benim için.. Lâkin...' Kadının kelimelerinde ki pas adamın sol yanına saplanırken usulca zehirliyordu ruhunu. Hananın uzun elbisesinin etekl...