12-Hayal

449 51 3
                                    

'Hana!?'

Sanki bütün uyku perileri tozlarını kızın gözlerine atıp kaçmıştı.. Gözlerini açmak zahmetli olduğu kadar da rahatsız ediciydi..

Babasının solgun yüzünü gören Hana inleyerek doğrulurken, kürü dudakları zaten kesik olan kısmı dolayısı ile acı vericiydi.

Hizmetliler hızla su getirirken endişe ile yerlerinde kıpırdanıyordu hepsi..

Arthur başıyla çıkmalarını işaret ederken Hana derin bir nefes alıp gerinmişti. Saçları yatağa dağılmış, artık hiç kan yoktu üzerinde. Hizmetliler yıkamış olsa gerekti..

'Bana bir açıklama borçlusun..'

Hana babasıyla göz göze gelmiş, yargılamaya uzak lakin endişe dolu lacivertler yüzünden kısmi bir vicdan azabı çekmişti.

'Kara Kurtların arasına girmek istedim..'

'Neden!?'

'Çünkü onlara ihtiyacımız olacak..'

Arthur anlamayarak Hanaya bakarken kız açıklama yaptı.

'Kara Kurtlar güçlü bir birlik. Ve kimseye bağlı olmayan.. Sadakatleri kimseye yönelik değil. Yalnızca halka yönelik.'

'Ordumuz var-'

'Oswaldın bir ordusu var!'

Kız isyan ederken yorganı sıkı sıkı kavramıştı. Yasak bir adı anmak dilince zehir zemberek hisle terk ediyordu onu.

'Oswald ile yıllardır seferdeler. Ona koşulsuz bir sadakatle bağlılar. Ona güveniyorlar.. Lâkin bizim elimiz bomboş.. Onlara karşı tek kozumuz merkezi muhafız ve merkezi askerlerimiz. Onlarda azınlık ve güçsüz.'

Arthur dehşet içinde Hanayı izlerken, güzel yüzde ki kinli bir karartıya şahit oluyordu.. Neden nu kadar ileri gitmişti ki bir ihtimal için?

'Oswald istediği an tahtı alabilir. Şu an dahi.. Tek yapması gereken hali hazırda ki birlikleriyle sarayı basmak. Kara Kurtlar yanımızda olmaz ise onlara karşı koyamayız.. Ama Kara Kurtlarla birlikte onları alt edebilir-'

'Neden böyle bir teori ürettin?! Hangi şüphe ile!?'

Kız derin bir nefes alırken içi sızlamıştı.. Babası Oswalda güveniyordu..

İlk yaşamda da.. Şimdide..

Oysa o güvene ihanet etmek Oswald için oldukça basitti.

'Şüphe olmadan hayatta kalamayız baba.. Bunu iyi biliyorsun... Sende bir savaş verdin.. Ve senden şüphe etmedikleri anda istediğini elde ettin. Annemi. Neden aynı şeyi o yapmasın?'

Adam bariz bir şekilde bu kelimeler yüzünden incinirken yutkunmuştu.

O hep kızının rahat bir hayat sürdüğünü, tek derdinin o gün hangi çöreği yiyecek olduğunu zannederdi.. Oysa yanılıyordu.

Hana on adım sonrasını izliyor ve düşünüyordu...

Daha tahta geçmeden böyle bir yüke girmişti.

Girdiği bunca zahmeti boşa çıkarmak istemiyordu.. Ve kabul etmek istemese de belki de kızının haklı olduğunu biliyordu.

'Hana.. Sana güveniyorum.. Ama eğer sana zarar gelseydi hiçbir şeyin anlamı kalmazdı.. Duydun mu beni? Seni kanlar içinde görünce delireceğim zannetim! Öylece yarı ölü yatarken nasıl korktum biliyor musun?!'

Hana azar beklese dahi bu yönden beklemiyordu.. Özür dileyen genç kız on beş dakikalarin kucaklama sonrası sakinleşen babasına sakince seslenmisti.

Vadedilmiş CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin