14-Sayı!

457 42 4
                                    

Balo salonunun baştan sona beyaz ve krem temalı dekoru göz acıtan cinstendi. Kolonların oluklarında ki altından kaplamalar, avizelerin pırlantalarından süzülen ışık hüzmeleri ve yavaş yavaş çalan müziğin tınısı bunaltıcı geliyordu Arthura. Bir ömür buna mahkum olmak dayanılmaz geliyordu.. Ama bunca yıl sonra dahi pişman değildi bu kafeste kaldığı için. Bu bir bedeldi.

Aşkı için ödediği bedel.

Üst katın balkonumsu koridorlarından sarkıtılan kocaman bayrakları ise oldukça hoş duruyordu.. Sİyahın üstünde ki lacivert oraklar bir aslanın çehresini oluşturuyorken arkasında ki beyaz ışık çizgileri kutsal olanı vurguluyordu.

Oturduğu tahtta oldukça rahatsız olan adam sesini çıkarmadan beklemeye devam ediyordu.. Oswald bu günün sonunda kimseyi öldürmeden bitirirse kendine ödül verccekti. Bu balo bitsin ki bir an önce Arthurla şu Luc işini konuşabilsindi.. Sahi..

Küçük böcek nerdeydi?

Hana da yoktu.. Zaten olması da imkansızdı.. Yasaktı geleneklere göre-

'Velhat Prenses Maria Hana Le Dovalde! ve Klarson Velihat Prensi Lucas De Kalrson!'

Oswald bi an elinde ki şarap bardağına bakıp onu yanında ki görevlinin tepsisine bırakmıştı. Fazla mı içmişti de hayal görüyordu?

Muhafızın duyuran sesiyle birlikte herkes dans etmeyi bırakıp merdivenlere kitlenirken öfkeyle Arthura dönen adam kavgaya hazırdı ki Arthurun da şok içinde ki yüzünü görünce anlamıştı.. Onun da haberi yoktu.. Anlaşılan o ki..

Ah.. Ah.. Hana yıllar önce ki kibirin halen taze anlaşılan.. Oswaldın düşüncesi bu olmuştu.

Küçük canavar yıllar boyunca hiç performansını düşürmemişti!

Kapı açılırken uzun merdivenlerin başında beliren ikiliyi görenler dumura uğramıştı.. Lucas kendi ülkesinin kumandn üniforması içinde tüm yakışıklılığını ortaya koyarken Hananın elini nazikçe tutuşu bir kaç kişinin neredeyse bayılmasına sebep olmuştu...

Öte yandan Prenses..

Cennetin kanıtı olarak kitaplara yazılmalıydı.. Hayır.. Yüzü gözükmüyordu... Yüzünde beyaz bir tül, kar beyazı saçları arasına serpiştirilmiş pırlantalar varken, üzerinde önü dizlerinde bitse dahi arkası kabarık ve uzun olan beyaz birelbise vardı.. İnce bileklerini süzleyen bir adet halhal ona; zincirlenmiş bir melek izlenimi verirken kimseden çıt çıkmıyordu.

Hana elbisesini düzeltip kafasını kaldırdığında herkes hızla reverans yapmıştı.. O bu hanedanlığın sonra ki neslinin tek annesi ve imparatoriçesi olacak kişiydi..

Lakin reverans yapanlar Lucasın önünde revarans yapmayı istemedikleri için hızlı bir rverans olmuştu bu. Yabancı bir ülkenin önünde eğilemeyece kadar onurluydu Lordlar kamerası..

Hem.. Oswaldın zehirli bakışlarını herkes hissedebiliyordu.. Herkes bir Krala bir de merdivenlerden süzüle süzüle gelen Prensese bakarken Oswaldın varlığına değil bakmak o yöne doğru nefes bile alamıyorlardı.

Kraldan tepki bekleyen herkes bir süre sessizlikte rahatsızca beklese de Prenses geri adım atmamıştı.

Oswald öfkeyle Arthura dönerken lacivert gözleri sinirden kanlanmıştı. Geri zekalı Zac ona açıkça Lucasın sadece resmi bir dost olduğunu söylemiş, Hanayla samimî olmadıklarına dair yemin etmişti. Oswald o salak herifin lafına nasıl inanmıştı anlaması güçtü.

Arthur ayağa fırlarken Oswald dahi bunu beklemediği için bir an 'ah.. sonunda amcam kızına diş gösterecek! büyük gelişme!' derken Arthur hiç bozuntuya vermeden kadehini de kaldırmıştı. Ve böylece Oswald ne denli yanlış düşündüğünü fark etmişti.

Vadedilmiş CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin