Oswald yürürken herkesin nizamına özellikle dikkat ediyordu. Bir aydır yoldaydılar ve bu süreçte hiç bir taşkınlık istemediğini belirtmişti. Sevdiği kadına yaraşır davranmak istiyordu.
"Ne o? Terledin mi heyecandan?"
Zacin labali laflarını duymamazlıktan gelen adam cebinden çıkardığı kremi sürerken ellerine özenle davranıyordu.
Hanaya ilk kez sarılırken onu hiç rahatsız etmek istemiyordu. Bu yüzden düzenli olarak traş oluyor, kremler sürüyordu. Tenine sinen kan kokusu geçsin diye sık sık nehirlerde banyo yapıyordu.
Kızın yaş partisi için dans ederken batırmamak için Zac ile sık sık prova yapıyordu.
Hana için özel olarak yaptırdığı kılıç, kalem ve elbiselerle dolu sandıkları gözü gibi bakarak her gün kontrol ediyordu.
Özel olarak bir ok ve yay bile yapmıştı. Ondan ayrı geçirdiği her bahar için bir tane ok, okların içinde o bahar dökülen kiraz çiçeklerinden yapraklar.. Kendi elleriyle yapmıştı adam.
Zacin lacivert gözü parlarken Oswald şaşkınca hayıflanmıştı.
"Zac.. Gözün! Yoksa sende mi bir Dovalde hanedan üyesisin!?"
Zac eliyle gözünü tutarken Dovalde şehrinin surlarına yaklaşmış oldukları aşikardı. Manaları deli gibi damarlarını dağlar olmuştu.
"Bana diyene bak. Prensimiz aynaya baksa iyi olur."
Atının zırhından kendi yansımasına bakan Oswald gözlerinin koyu lacivertinin dehşet seviyede parladığını farketmişti.
Ama daha da güzeli..
Sol yanında ki mühür sıcacık hissediyordu.
Hana buradaydı!
Sabırsızca atın üstüne çıkan adam birlikten ayrılıp önce varmak için hızla hareket etmeye başlamıştı.
Görecekti!
Aylar günler sonra! O cennet kokusunu hissedecek, o güzel küçük bedene sarılacak, sesini duyacaktı! Güzel saçları dolanacak idi parmaklarına ve bakacaktı tam da o güzel büyük gözlerin içine!
Adam cennetine kavuşmak üzereydi!
Kalbi heyecan ile atarken parmak uçları soğuk, panik içinde ki ruhu bedenine büyüktü.
-----
Hana basamakları inerken üzerinde ki bebek mavi elbisesi uzun ve güzelce aşağıya kadar iniyordu. Tam ayak bileklerinden önce biten elbisenin kolları inciden iplerle omuzlarına tutunuyordu.
Sade..
Lakin o kadar güzeldi ki..
İnce belini saran elbise beyaz teninine uyumlu ve ahenkli bi hava katıyordu.
Hafif beyaz topuklu ayakkabıları kırmızı halıya çarparken uzun süredir askeri üniforma dışında bir şey giymediği için utanmıştı genç kız. Yüzünü kapatan ince beyaz tül altından yüzü seçilebiliyordu uzun süre bakılınca.
Nazikçe inerken merdivenlerden Clark ona eşlik etmiş, kalenin iç bahçesinde ki kapıda bekleyen Arthur ve Lordlar genç kızın teşrifi ile reverans yaparken genç kız kapıya bakıyordu.
Sol yanında ki aniden ılık bir hisle nefesini tutmuştu genç kız.
Ne yapması lazımdı?
Geliyordu..
Referans mı yapmalı?
Yoksa sarılmalı mı?
Adam nasıl tepki verecekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vadedilmiş Cennet
RomanceHayatı birdaha yaşama şansınız olsaydı, yeniden kayan yıldızdan diler miydiniz aynı dileği? 'Sen Cehennemsin benim için.. Lâkin...' Kadının kelimelerinde ki pas adamın sol yanına saplanırken usulca zehirliyordu ruhunu. Hananın uzun elbisesinin etekl...