Shipper Leydi

Bölüm 26

Frances canavarlarını çağırdığında Alden ve Millaes savaşmaya hazır hâlde bekliyorlardı.

Millaes gerçekten de savaşa dünden razı gibi görünüyor.

Açıkçası hemen Alden'in yanında yerini alması beni şaşırttı, çünkü biliyorsunuz ki onunla hiç iyi anlaşamıyor.

Belki de bu ikisi, benim için kısa süreli ittifak kurmuşlardır.

Hehehehe!

Canavarlar odaya hücum ettiklerinde camdan tavan tamamıyla parçalara ayrılmıştı.

Alden ve Millaes dövüşmeye başladılar, ortama bir kargaşa hakimdi.

Canavarlar benim olduğum tarafa hiç gelmiyordu.

Frances'la göz göze geldik, siyah maskesini takarak yüzünü kapattı.

Ona bakmamı istemiyor sanırım.

Ama maskeyi takmadan önce yaptığı ifadeyi fark edebilmiştim.

Üzüntü, hayal kırıklığı...

Şeytanlar böyle duygular hissedebiliyorlar mı ki?

Muhtemelen hissedebiliyor, insanlarda olup onlarda olmayan tek duygu empati çünkü.

Frances, neden üzüldün diye sorsam saçma olur değil mi?

Güzel ayinin mahvoldu, tabii üzüleceksin.

Benim de içim kötü olmadı değil, ortam mahvoldu.

Hem de o gizemli havaya girmiştim yani!!

Alden de Millaes de güzel iş çıkardılar, canavarların çoğu ölmüştü.

Frances'a doğru yaklaştıklarında Frances geriledi.

Şimdi ne yapacak?

Kahkaha attı. "Pekala, bunu siz istediniz!"

Cebinden deniz kabuğu tarzı bir şey çıkardı.

Lanet!!!

Bunu biliyorum.

Felix ve Alden'in zar zor yendiği bir canavar çağıracak.

Ejderha...

Alden ağır yaralanmıştı ve birkaç ay kendine gelememişti.

Ama tarihin tekerrür etmesine izin vermeyeceğim.

Hiçbir varlık Alden'e zarar veremeyecek!

Eğer vermeye cüret ederse hücrelerine kadar acı çektireceğim.

Ve bu kararlılıkla beyaz ışık topları zihnimi sardı, kendimi kaybettim.

***
Burası...neresi?

Frances'ı öpmem gerekiyor, eğer öpersem empati duygusunu kazanacak ve iyi birisi olacak.

Acele etmeliyim.

Başımın ağrısıyla birlikte etrafıma bakındım. Biraz daha kendime geldiğimde dikkatimi verebilmiştim.

Bir kutunun içinde gibiyim, her yer bembeyaz.

Diğerleri nereye gitti?

Melek Hanım'ın özel mekanındayım sanırım.

Ama orası çok daha büyüktü, öyle ki sonunu göremiyordum.

Şu an bulunduğum yer ise daha küçük.

Ayağa kalktım ve beyaz duvarlardan birisine doğru yürüdüm.