Bazı Yaralar

180 17 2
                                    

Yanağına temas eden yumuşak yastığın, yüzünde kalbindeki gibi karmaşık izler bırakacağından bir haber saatlerdir aynı şekilde duruyordu Songül.
Düşünmekten yorulmuş beyni, kafasındaki susmayan ses karmaşasına son kez bağırdı. Artık cümbüşü dinlemek değil dinlenmek istiyordu sadece.

Gözlerinin kapandığı an tekrar kendini suçlayacağı o korkunç ana gitti ruhu burda, yatağında yatan Songül'ü bırakarak. Zaten kendiyle birlikte miydi emin bile değildi artık, o an çıkmıştı çoktan terk etmişti ruhu onu. Bedeni sadece bir enkaz halinde yerde kalmıştı.

Sadi kapının eşiğine geldi boynu öne düşmüş bir şekilde, özen göstermişti merdivenleri teker teker çıkarken sessiz olmaya. Yan yana olan iki açık kapıya göz gezdirdi Sadi, soldaki odayı şimdilik es geçerek karısının yanına yönelmek istedi ama içeriye bir adım atınca durdu.

Songül'ün kapıya sırtı dönük bir şekilde uzanan, dizlerini kendine çektiği için küçülen bedeni çok şey anlatmıştı Sadi'ye. Yarattıkları sessizliğin içine gömülen iki ruhsuz beden...

Sadi başını tavana doğru kaldırdı, gözlerindeki yaşları saklamak zorunda oluşunun farkındaydı. Kapattığı göz kapaklarının ardından geçenleri yok sayarak derin bir nefes aldı yatağın ucuna oturmadan önce.

Songül'ün gözlerinden ayrılan yaşlar sıcaklığını yanağında bırakarak teker teker düşüyordu yastığa. Kocasının varlığını odada hissettiği an gözlerini kapatmak istedi Songül, o an fark etti artık gözlerinin bile acıdığını.

Sadi kadının beline usulca yerleştirdi elini, söyleyecek tek bir kelimesi bile yokken en azından varlığını hissetsin istedi.
"Songül." Dudaklarından fısıltı halinde çıkan kadının ismi ile Songül karnındaki acıyı umursamayacak şekilde çekti biraz daha dizlerini kendine. Tuttuğu hıçkırıkları odanın duvarlarına çarparken bir ses daha yükseldi sessiz evlerinde.

Başını çevirdi Sadi odanın duvarına, yan odadan gelen ses kızının ağlama sesiydi. Elinin altındaki ince belin üzerinde parmaklarını oynattı derin bir nefesi solurken. Sessizce kalktı buza dönmüş yataktan, yine.

Gecenin bir saati dönmüşlerdi evlerine. Hastanenin o dört duvarı Songül'ün üstüne üstüne gelirken beyaz ışıkları altında kulağında tek bir ses yankılanıp durmuştu. "Anne."

Bedenine giren kurşun zihnini bulandırmaya başlamışken kendini bulduğu aydınlıkta duyduğu sesti bu. Gözlerini her açtığında yaşadıklarının bir rüya olmadığı yüzüne çarpmaya başlamıştı. Gözlerini alan ışıklar tekrar aynı boşluğa onu itmişti. Daha fazla bu odada kalamayacağını anlayınca Sadi'ye bir kez söylemişti buradan gitmek istediğini. Sonrasıysa koca bir sessizlik.

Gün boyu defalarca gelmişti Sadi odaya, defalarca oturmuştu bu yatağa. Songül'ün sırtı dönük, gözleri kapalı halini uzunca seyredip boğazında düğüm düğüm olan kelimleri yutup çıkıyordu.

Kızının ağlama sesi yükselirken odadan hala ayrılamamış olan kocasının varlığını hissediyordu Songül. Gözlerindeki yaşlar akmaya devam ederken fısıltı halinde duyurabildi sesini Sadi'ye. "Buse...Kızım ağlamasın."

Songül görmese de Sadi başını salladı, yere prangalanmış ayakları Songül'ün bir cümlesiyle hareketlendi. Yavaşça yürüdü kapının önüne, tutmakta zorlandığı gözyaşları kapıyı yavaşça kapatırken bir bir süzüldü.

Ses çıkarmamaya özen göstererek kapadığı kapının kulpunu sıktı parmaklarıyla. Alnını yasladığı beyaz ahşap sert bir betondan farksızdı.

Merdivenden gelen ayak sesleri yaklaşınca kaldırdı başını yasladığı kapıdan. Busenaz'ın odasına geçmeden önce bekledi, elindeki tepsiyle gelen kardeşini.

Seni Bulduğum Şehir | SadgülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin