Canlar, dostlar; dost görünüp arkadan nanik yapanlar!
Hepinize selam olsun, selamlar olsun! Dido Etme Bulma Kurumu bir bölümle daha huzurlarınızda. Bu arada Dido demişken Dido pahalıymış! Lan altından mı yapıyonuz? İçine ölümsüzlük tozu mu katıyonuz? Çikolata mı alıyoz, beni mi alıyoz belli değil! Bak Türkçemi de bozdurdular bana!!! Yok arkadaşlar bundan sonra Dido yemiyoruz! Beni yiyeceksiniz. Ben beleşim! Ha ben neden bunu yeni öğrendim çünkü Dido'mu aldırıyordum hep. Ulan Ülker bana sponsor olmalıymış...
Neyse ne diyorduk? Ha! En kaknoş halimle geldim ulennnnn! Beni sevin, öpün, okşayın. Yok artık o kadar da okşama canım! Sen en iyisi bana baş selamı ver, uzaktan el salla. Ne sapık okurlarım varmış :)
Hadi artık ateş saçan bölümümüzü okuyun. Varlığım SADM okurlarına armağan olsun. Beni iyi değerlendirin. Sizleri seviyor ve kucaklıyorum!
Ali, sırtını kapattığı kapıya dayayıp derin bir ''Oh!'' çekti. Nilüfer'in gözlerinde gördüğü öfke ve hayal kırıklığı onu sarsmıştı. Kendini yaptığı şeyin doğruluğuna ikna etmesi her dakika zorlaştığından genç kadının yanında daha fazla durmak istememişti. Ailesine ait olan bu eve Nilüfer'i bugün farklı şartlarda getireceğini düşünmüştü ama umduğu gibi olmamıştı. Kafeden çıktıktan sonra Nilüfer'e söylediği gibi arabasının olduğu sokağa doğru yürümüyordu Ali. Bir köşeye saklanmış kafenin cam kapısından içeriyi gözlüyordu. Genç kadının yüzüğü gördüğünde verdiği tepkiyi göremese de Nilüfer'in sandalyeye oturduğunu ve elindeki yüzüğe baktığını seçebilmişti. Telefonu çaldığında ise bir an için mutlu olmuştu Ali, Nilüfer'in inadından vazgeçtiğini sanmıştı ama kafenin önüne çıkıp onunla konuşan kadının yüzündeki ifade netti genç adam için. Nilüfer elindeki yüzüğe baktıkça sırıtmasına rağmen onunla olmayacaktı. Kalbini, bedenini, ruhunu Ali'ye açmayacaktı. Ali o an derin bir nefes alıp bu durumu kabullenmeyi düşündü. ''Olmuyorsa vardır bir hikmeti,'' deyip yoluna bakmayı düşündü. Üç saniyelikte olsa bu fikri aklından geçirdi. Yine de Nilüfer'in avucundaki yüzüğe baktığında dudaklarında oluşan tebessüm genç adamın burun direğini sızlatacak kadar özeldi. Ömründe ilk defa bir kadına yüzük almışken, o kadının dudaklarında öylesi eşsiz bir tebessüm görmüşken Ali ''Olmuyorsa senin salaklığındandır!'' diye mırıldanmıştı. Genç kadını gizlice takip etmiş ve Nilüfer'in savunmasız bir anından faydalanıp onu boynuna indirdiği darbeyle geçicide olsa bayıltmıştı.
Yaslandığı kapıdan uzaklaşıp mutfağa doğru ilerlemeye başladı. Doğru düzgün kahvaltı yapmadığını düşündüğü Nilüfer'e akşam yemeği hazırlayacaktı.
Nilüfer açılan kapıdan elinde tepsiyle giren Ali'ye bakmadan edemedi. Kasti olarak suratını asarken genç adamın bundan etkilenmiş görünmemesi canını sıkıyordu. Aslında canını sıkan en önemli şey; Ali'nin aşkını istediği halde kendi duygularından bahsetmemesiydi. Nilüfer, Ali'nin ona âşık olmadığı halde böyle bencilce bir harekette bulunmasını kadınlık gururuna yediremiyordu.
''Seninle özel bir akşam yemeği yiyelim istedim yavrum.''
Ali, Nilüfer'in önüne çektiği sehpaya tepsiyi koyduktan sonra kendisi de sandalyesine oturdu. Nilüfer tepsiye bir bakış attığında tepside tava içinde menemen ve klasik beyaz mumlardan olduğunu gördü. Ali'nin daha önce defalarca kullanıldığı belli olan mumları yakıp çay tabaklarına sabitlemesine kahkahalarla gülmek isterken kendini tuttu genç kadın. Şimdi mum ışığında menemen yiyeceklerdi. İşte bu düşünce Nilüfer'in kahkahasıyla sonuçlandı. Ali kulaklarında patlayan şen kahkaha ile gülümserken biraz da kırılmıştı. En iyi yapabildiği yemek menemenken ve menemenin yemek kategorisine girip girmediğinden bile emin değilken, Nilüfer'in tepkisine gücenmişti. Sonuçta elinden gelen buydu genç adamın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)
Humor(Sana Anne Diyebilir miyim ve Bana Anne Diyebilirsin adlı romanlar tek çalışmada toplanmıştır.) DİKKAT! Bağımlılık yapabilir. Deneyimli/Deneyimsiz Anne Aranıyor. *25-30 Yaşları arasında bayan *Babamızın karısı olacak *Çok çocuk seve...