2. Bölüm

177K 7.5K 2.7K
                                    

Selam olsun selamlar olsun!

Biz geldik dostlar. Toprak Ailesi'ni tanımaya hazır mısınız?

O halde iyi okumalar 💐💋

'Kaç yıl oldu saymadım köyden göçeli,
Mevsimler geldi geçti görüşmeyeli.
Hiç haber göndermedin o günden beri
Yoksa bana küstün mü unuttun mu beni?'

Kulağına dolan sesle gözlerini aralamaya çalıştı ama uykusu ağır basıyordu. Dün gece yatağına geçene kadar çocuklarıyla ilgilenmiş, sonrasındaysa aldığı ilaçlara rağmen bir türlü uyuyamamıştı. Bu nedenle mesanesine baskı yapan çişini aklının en ücra köşelerine göndermeye çalışırken bir yandan da kulaklarına dolan sese kayıtsız kalmaya çalışıyordu. Hâlâ uyku ile uyanıklık arasında gidip gelirken telefonundan gelen melodiyle gözlerini tamamen açtı.

''Seni çok çok özledim arkadaşım eşek,
Arkadaşı eş arkadaşım şek arkadaşım eşek.''

Komodinin üzerine uzanıp tek seferde kapattı telefonunun alarmını. Derin bir nefes verip, bağırdı olduğu yerden: ''Ha, ha, ha! Çok komik!''

Üstündeki nevresimi tekmeleyerek yere attı. Odasından çıkıp yandaki banyoya doğru yürüdü. İçinden 'Buna da şükür,' diyerek geçti banyoya. En azından çocukları tepesinde zıplayarak ya da yüzünü abuk sabuk renklere boyayarak uyandırmamışlardı bugün onu veya biricik eski karısı, Hülya, yeni bir şeyle dayanmamıştı kapısına. Her zamanki gibi önce dolmuş mesanesini boşalttı. İşi bitince lavabonun önüne gelip sabun yardımıyla ellerini yıkadı. Büyük avuçlarının içine hapsettiği suyu yüzüne çarptı ve sonra gözü aynadaki aksine takıldı.

''Siktir!'' ettiği küfrü umursamayarak dudaklarına dikti gözlerini. Ardından yanaklarında son buldu acı keşfi.

'Az önce uyandırılma şekline laf mı etmiştin sen? Bacaksızlar gün geçtikte profesyonelleşiyor anasını satayım,' iç sesiyle girdiği monologdan ''Kırmızı benim rengim değil!'' diye bağırarak çıktı. İçeriden kulağına çalınan kahkahaları duyunca gülümsemeden edemedi.

''Olsun,'' dedi ''Onlar böyle gülsün de, varsın kırmızı olsun dudaklarım, yüzüm.''

Sabunla elini güzelce köpürttükten sonra yüzüne iyice yedirdi. Su ile durulayıp eski rengine kavuşmuş yüzüne baktı bir süre. Gün geçtikçe daha da keskinleşen yüz hatlarını izledi. Elini çıkmaya başlamış sakallarının üzerinde gezdirip raftaki tıraş köpüğüne uzandı. Parmaklarına sıktığı köpüğü yüzüne yedirecekken bugünkü buluşması geldi aklına. 'Kevser abla ve işleri...' bugün nasıl bir kızla tanışacağını bilmediğinden tıraş olmaktan vazgeçti. Elindeki köpüğü yıkayıp, kurulandı.

Diş fırçasını da yerine bıraktıktan sonra aynadaki aksine baktı Mert. ''Günaydın dostum. Zor bir gün olacak. Hazırsan başlayalım mı?'' sorusunun ardından yüzünü buruşturup devam etti. ''Gazamız mübarek olsun.'' Duruşunu dikleştirip banyodan çıktı. Odasına geçip gardırobunun önüne geldi. Alışkanlığın vermiş olduğu tavırla rastgele bir kot pantolon ve tişört giyindi. Yerdeki nevresimin ucunu ayağının yardımıyla yukarı doğru fırlatıp eliyle yakaladı ve yatağının üstüne elinden geldiğince sermeye çalıştı. Baktı olmuyor 'Akşam yine bozacağım zaten,' düşüncesiyle olduğu gibi bıraktı ve odasından çıktı.
Mutfağa ilerlerken duyduğu seslerle derin bir nefes alıp gözlerini bir iki saniyeliğine yumdu. Anlaşılan en küçük kızı Çiçek, halası Nilüfer'e zorluk çıkartıyordu.

Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin