38. Bölüm

40K 2.9K 633
                                    


Allah'ım Allah'ım kimleri görüyorum!

Hoş geldiniz canımcıklarım. Demek "Sen zahmet etme tatlımcığım yazarcığım" dedinizde siz geldiniz ha!

Ay ay ay! Yerim ulan sizi. "Tamam yazar parçası kendine gel, fazla yüz verdik biz sana." diyorsunuz değil mi? Hadi ya... Ay aman ne yapayım bir gün öyle, bir gün böyleyim ben de.

Bu bölüm 2. hattını telefonuma 'Cici Babam' diye kaydettiğimden her arayışında bir kaç saniye saf saf telefona bakmama sebep olan biriciğim hayatımcığım canımcığım babacığıma gelsin.

Seviliyorsunuz canlar.

Yorum ve oylarınız için minettarım.

İyi okumalar...

Burnuna dolan taze poğaça kokusunu ciğerlerine doldurup gerindi Nilüfer. Boğazına kadar çekilmiş pikeyle oldukça terlediğinden ensesine yapışan saçları eliyle çekti. Uykusu yavaşça açılırken yatakta yalnız olduğunu fark etti ve bir kez daha gerinip yatakta doğruldu. Ali'nin yatak odasını inceleme fırsatı bulamamıştı dün. Dikkatini ilk çeken camın önünde, üzerinde sayısız kitap olan çalışma masasıydı. Odadaki diğer eşyalar gibi ahşap olan masa ve üzerindekiler Nilüfer'i oldukça meraklandırmıştı. Yataktan kalkıp çalışma masasının önüne ilerledi. Defter, kalem ve kitapların arasında ismi dikkatini çeken bir kitabı eline aldı.

''Başkaldıran İnsan, Albert Camus,'' kitabın üstündeki yazıları seslice okuyup içine göz gezdirmeye başladı. Sayfalar arasında dolanırken altı çizili gördüğü bir cümleyi okumaya başladı.
''Hiç kimsenin neyin ak, neyin kara olduğunu söyleyemediği yerde, ışık söner, özgürlük gönüllü bir tutsaklık olur.''

Oldukça ilgisini çeken cümlenin devamı okumaya başladı. Masanın önündeki ahşap sandalyenin dergiyle dolu olmasından masanın kenarına yaslanarak kitabı okumaya devam etti. Kitabın elinden çekilmesiyle bakışları ona şaşkınca bakan Ali ile kesişti.
''Hey okuyordum onu,'' deyip kitaba uzandı genç kadın. Ali masanın üzerindeki kalemlerden birini Nilüfer'in kaldığı sayfaya koyup kitabı kapattı ve masanın üstüne bıraktı.

''Şimdiye kadar kız arkadaşlarımdan hiçbiri çalışma masamın yanından bile geçmemişti. Nilüfer sırf bunun için bile seninle evlenebilirim,'' diyen adama omuz silkti genç kadın ve ''Evlen o zaman,'' dedi tüm sakinliğiyle.

''Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu yavrum senin?'' diye sorarken şaşkınlığı yüzünden okunuyordu Ali'nin.

''Ne oldu başkomiserim korktun mu?'' diye soran kadının dudaklarına uzandı ve uzunca öptü onu.

Nefes nefese Nilüfer'den uzaklaşıp ''Senden korkan senin gibi olsun Nilüferciğim,'' dedi.

Ondan hallice olan kadının ''O zaman evleniyoruz,'' demesi üzerine genişçe gülümsedi.

''Evlenmeyenin dizine sıksınlar,' deyip sesli şekilde düşünmeye başladı. ''Ne yapsak ki şimdi? Dur ben giyineyim de belediyeye gidelim ama yok önce seni istemeli. Ailene haber ver de hafta sonu gelip isteyelim seni.''

Nilüfer, Ali'nin yanağına bir öpücük kondurup ellerini genç adamın omuzlarına yerleştirdi.

''Bence nikâh dairesine gitmemiz daha mantıklı,'' dedi aynı sakinlikle.

Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin