48. Bölüm

41.2K 2.9K 760
                                    

Merhaba canımcıklarım!

Ben geldim. Ama çok kalmayacağım. Yüzünüze şapşik bir gülümseme kondurup gideceğim.

Fazla uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Aşkla, tutkuyla, heyecanla ve en çok da tebessümle okuyun inşallah...

Onun için güzel geçen kahvaltıdan sonra Tan ve Çiçek'i yalnız bırakmamak adına çocuklarıyla salonun yolunu tutmuştu Mert. Sevda, Mert'i görmek istemediğinden Can ve Mehmet'in odasına giderken,  Gülce de kitap okumak niyetiyle kendi odasına çıkmıştı. Nilüfer ise aklı Ali ile doluyken evde durmanın faydasızlığını anlayarak kafeye geçmişti.

Kahvaltının ardından  Vatan bahçeye çıkarken çok geçmeden Gurur da genç adamın arkasından bahçenin yolunu tuttu. Bahçedeki hamağa uzandığını gördüğü Vatan'ın yanına ilerleyip hamağın bağlı olduğu ağaçlardan birine yasladı sırtını. Vatan, genç kızı fark edince Gurur'un yanına uzanması için kolunu kaldırıp ''Yanıma gel Gurur'um,'' diyerek isteğini söyledi.

Genç kız, yaslandığı ağaçtan sırtını çekip sevgilisine doğru bir adım atmıştı ki hamağa uzanamayacağı geldi aklına. Başını olumsuz anlamda sallayıp geriledi ve sırtını ağaca yasladı tekrardan.

''Neden gelmiyorsun Gurur'um?'' diye soran gence başıyla salona açılan cam kapıyı işaret ederek cevap verdi. ''Yok, şimdi babam görür, yanlış anlar.''

Hamakta doğrulup bacaklarını da hamaktan aşağı sarkıtarak oturmaya başladı Vatan.

''Gurur'um en fazla aramızda bir şeyler olduğunu düşünür ki bu da yanlış değil, doğru.''

Genç kız, gözlerini devirip ellerini göğsünün üstünde bağladı ve sevgilisini tersledi.

''Ay Vatan, yemin ediyorum zekâna hayran kaldım, ne kadar akıllı bir şeysin sen.''

''Of, of! Kızım gel yanıma otur bari. Kimsenin bir şey düşüneceği yok.''

Kendini fazla kastığını fark edip sevgilisine doğru ilerledi Gurur ve hamağa, genç adamın yanına, oturdu. Sevgilisine yakın oturması Gurur'un heyecanlanmasına neden olmuştu. ''Çok mu sıcak oldu böyle?'' diye sorarken elleriyle yüzünü yelpazelemeye başladı

''Ağustos ayında kar yağmasını beklemiyorduk zaten,'' diyen gencin karnına dirseğini geçirdi. ''Sakın ağzını açıp bir şey deme Vatan yoksa seni tekme manyağı yaparım!''

Tehdidi genç adamın dudaklarını birbirine bastırmasına neden olunca gülümsemeden edemedi. ''Vatan ya sen benden korkuyor musun?'' diye sorarken ciddiydi.

Genç adam boğazından kaçan kıkırtıyı öksürerek bastırıp gözlerine mahzun bir ifade yerleştirdi. ''Senden korkmamak ne mümkün Gurur'um. Seni gördükçe korkudan kalp atışlarım hızlanıyor. Soğuk terler döküyorum, sonra elim ayağım birbirine karışıyor. Ha bir de seni düşünmeden yapamıyorum.''

Genç kızın duyduklarıyla kaşları çatılırken, Vatan bir şeyi unuttuğunun farkına varmış gibi iç çekti. ''Ah! Bunlar sana olan aşkımın belirtileriydi, bir an karıştırdım,'' deyip yüzünü genç kıza döndü. Sırtları salonun cam kapısına dönük olduğundan rahatlıkla sevdiği kızın elini tutup dudaklarına götürdü.

''Gurur, ben senin varlığından değil yokluğundan korkuyorum yani beni hırpaladığını zannediyorsun ya, öyle değil...''

''Bak sen, nasılmış peki Vatan Bey?''

Vatan gülümseyerek hamaktan kalktı. Sevgilisine elini uzatıp genç kızın da ayağa kalkmasını sağladı. Hamaktan uzaklaşıp çimenlik alanda geç kızla karşılıklı şekilde durdular. Eğilip pantolonunun paçalarını iki kez katladı genç adam. Doğrulduğunda Gurur'un giydiği tayt ve tişört ikilisine bir bakış attı. ''Sevgilim sen farkında değilsin ama şimdiye kadar bana vurmanın tek sebebi benim sana izin vermemdi,'' dedi. Karşılığında ise sevdiği kızın şen kahkahasını duydu. Genç kız, kaşlarını kaldırıp Vatan'a ''Sen, bana izin mi veriyorsun?'' diye sordu her kelimesine bastırarak.

Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin