Herkese MERHABA!
Çok bekletmedim inşallah. E, malum iş güç anca toparlanıp gelebildim. 😛
Bu aralar kafamın içinde Yasin ve Mehmet Fatih diye iki adam var ki sormayın. Arada Bulut da ortak oluyor muhabbete demeyin keyiflerine. Ben Mert düşünmeye çalıştıkça seksili hareketlerle engel oluyorlar bana. Hayır "Sizi yazmayacağım, boşuna sırnaşmayın," diyorum ama nafile. Bir de Ahmet var önüme geçip geçip "Ne olur Müjgan'ımı çok yazma, başka erkekler bilmesin," demiyor mu delleniyorum! 'Lan Ahmet de get!' diye bağırmamak için zor tutuyorum kendimi. Ahmet'ten kurtuluyorum Bulut başlıyor. "Madem yazmayacaktın neden çıkardın onu karşıma?" diye soruyor. "Daha zamanı var, bekle," diyorum "Başlatma zamanına!" diyor. Dağlar abisini tutmasa işim yaş yani. Ama Dağlar'da kendini kurtarmaya çalışıyor. Huzur belası başına ne çoraplar örecek az çok farkında. Volkan ise hepsinden daha asabi "Evinin camını aşağı indiririm ona göre," diye tehdit ediyor beni sıpa!
Ulan ben bunlarla ne yapacağım? Yazsam olmaz, yazmasam susmaz. Allah'tan bu ara Yavuz'dan ses çıkmıyor. Tabi siz bilmezsiniz ama onun derdi başından aşkın. Bir serçe yüreklinin kafesine tıkılıp kalmış. Kafesin kapısı açık ha, onunkisi aşka tutsaklık.
Yani anlayacağınız sizde yaşamak için bekleyen bir sürü karakterim var. Üstelik hepsini yazmadım buraya bazıları hâlâ isimsiz... Gülüyorlar, üzülüyorlar, çişleri geliyor bazen. Başlarından bir sürü olay geçiyor. Bilerek kalem oynatmıyorum; onlara daha zaman var çünkü. Sabretmeyi yazarak öğrendim ben. Şimdi de sabrediyorum ama karakterlerim sabırsız.
Mehmet Fatih'in adını duydukça ölmek istediği bir kadın var mesela ben o kadını daha yaşayacakları var diye içimde tutuyorum. Sonra Yasin'i ömründe ilk kez ağlatacak bir kız var, ben o kızın kafasını çözmeye çalışıyorum.
Bunları neden mi paylaşıyorum? Ben de sabır var ama ölümde var. En azından biraz bilin istedim. Bu karakterler benimle ölmesin bir kişinin bile olsa aklında yer etsin, en azından bu satırlarla ölümsüzleşsin istedim.
Neyse canlar gelelim SADM'a.
Fazla konuştuysam affola.
Bulut emojisi. Serçe emojisi. Cama taş atan Volkan emojisi.
İyi okumalar. :) :) :)
''Biraz daha su ister misin Leyla'm?''
Mert'in sorusuyla Mehmet iç çekerken, Can ve Çiçek aynı anda gözlerini devirdi. İki gündür kahvaltı sofralarına, öğle ve akşam yemeklerine hatta masal anlatmaya bile çocuklarının odasına gittiğinde yanında Leyla da oluyordu Mert'in. Çocuklarının gözüne soka soka deliliğe devam ediyordu genç adam. Bakışları kucağında Çiçek ile Can ve Mehmet'in arasında oturan Sevda'ya kaydığında genç kadına göz kırpmadan edemedi.
Tüm korkularına rağmen Sevda'ya iki gün önce evlenme teklifi etmiş, cevabını da gözlerinden öpülerek almıştı. Geçen iki günde ise çocuklardan vakit buldukça konuşup birbirlerini tanımaya çalışmışlardı. Huysuz ve Tatlı Kadın parçasını en güzel Zeki Müren'in mi yoksa Müzeyyen Senar'ın mı seslendirdiği konusunda anlaşamasalar da Mert, fırsatını bulduğu ilk anda Sevda'nın dudaklarıyla Müzeyyen Senar konusunda bir anlaşmaya varmak için konuşacaktı.
Dün akşamüstü evde ikizlerin doğum günü kutlanmış ardından kızlar annelerine geçmek için Vatan ve Tan ile evden ayrılmıştı. Nilüfer ise 2 gündür eve uğramıyordu ve eğer bir gün daha eve gelmezse Mert, kız kardeşini kolundan tuttuğu gibi eve getirmenin planlarını yapmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)
Humor(Sana Anne Diyebilir miyim ve Bana Anne Diyebilirsin adlı romanlar tek çalışmada toplanmıştır.) DİKKAT! Bağımlılık yapabilir. Deneyimli/Deneyimsiz Anne Aranıyor. *25-30 Yaşları arasında bayan *Babamızın karısı olacak *Çok çocuk seve...