52. Bölüm

35.3K 2.6K 925
                                    

Selam olsun, selamlar olsun!

Kalpten, en kalpten bir MERHABA canlar!

Bu bölümde çok şey var ama en çok yaşadığınız her anın kıymetini bilmenizi hatırlatacak kelimeler var. Yaşıyorsanız, seviyorsanız, seviliyorsanız şükredin. Sizi sevecek kimse yoksa siz kendinizi sevin. Ya da bana gelin ben sizi severim. :)

Eli, ayağı birbirine girmiş Dido emojisi, buruk Dido emojisi, iç çeken Dido emojisi.

Şarkı benden sizlere gelsin, dünden beri dinliyorum...  Bu bölümü bağrınıza basın. Okuyun, okutun. Bizi sevin.

Sizi seviyorum.

Gözlerini açtığında karısına ait saçları yüzünün üstünden çekmesi gerekti Mert'in. Karısının üstüne doğru eğilip genç kadını şakağından öptü. Bu onun için uyanmanın en güzel yoluydu. Yatakta doğrulup yanındaki beşiğe baktığında 1 yaşındaki oğlunun yatağında uslu uslu oturduğunu gördü.

"Günaydın akıllı oğlum," deyip beşiğinde oturan oğluna uzandı. Kucağına aldığı bebeğin yanaklarını öpüp bir yetişkinmiş gibi oğluyla konuşmaya başladı.

"Nasılsın bakalım yakışıklı? Sana ne kadar teşekkür etsem az. Ne annene ne de bana hiç zorluk çıkarmıyorsun. Bunu kimseye söyleme ama seni bu yüzden ayrı seviyorum. Sakın ablanlara benzeme, e mi oğlum? Sen hep böyle akıllı uslu ol."

"Ba...ba!" diyen oğlunu kollarının arasına alıp sıkıca sardı.

"Anne, de paşam An-Ne. Hiç olmadı ana de."

"Baba!" diyen oğluna kıkırdayıp kucağında oğluyla yataktan kalktı.

"Hadi daha fazla ses yapmadan odadan çıkalım yoksa sana anne dedirttiremeden anana yakalanacağız."

Oğluyla birlikte banyoya geçen Mert, henüz yeni yeni ayakta durmaya başlayan oğlu paçasına tutunsun diye küçük çocuğu yere bıraktı ve hiç vakit kaybetmeden yüzünü yıkadı. Alelacele havluyla kurulanıp oğlunu kucağına aldığı gibi mutfağın yolunu tuttu.

"Bugün kahvaltıda meyve yemeye ne dersin delikanlı?" diye sorduğu oğlundan gülücükler alınca, "Bende öyle tahmin etmiştim," deyip oğlunu bebek sandalyesine oturttu. Çay demlemek amacıyla alt haznesine su koyduğu demliği ocağa yerleştirip ocağı yaktı. Buzdolabından kahvaltıklıkları çıkartırken bir yandan da oğluyla konuşmayı ihmal etmiyordu.

"Anne dedi ki sana elma püresi verebilirmişim. Bende annenin sözünü dinleyip sana elma rendeleyeceğim. Anne uyanmadan kahvaltını yaparsan annen uyanınca rahatça kahvaltısını yapabilir."

O kadar anne demesine rağmen oğlunun "Baba!" demesiyle yüzünü buruşturdu. Ne kadar bu kelimeyi duymak içini sızlatsa da tek kelimesi bu olan oğlu anne demediği sürece kendini karısına ihanet etmiş gibi hissedecekti. Sonuçta bu evde en çok kullanılan kelime "Baba," idi ve Mert, karısı buna içerlesin istemiyordu. En azından küçük oğlu "Anne," derse kendini vicdanen rahatlamış hissedecekti ama işte mümkün olmuyordu.

"Anne paşam anne."

"Baba."

"Biliyordum!" duyduğu cümleyle mutfak kapısına yaslanmış karısına baktı Mert. Yakalanmışlardı. Ne diyeceğini bilemez bir halde kalakalırken genç kadın oğlunun yanına gidip onu kucağına aldı.

"Annem sen 'Baba' mı dedin? Hadi bir daha söyle biriciğim."

"Baba," deyip gülücükler saçan oğluna şefkatle baktı Mert. Karısı beklediği gibi sert bir tepki vermemişti. Bunun verdiği rahatlama hissiyle oğluyla karısının yanına gidip genç kadını göğsüne çekti. Boyu kalbinin hizasına gelen kadına sıkıca sarılıp "Günaydın Müjde'm," dedi.

Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin