36. Bölüm

42.6K 2.9K 702
                                    

Günaydın...
Bilin bakalım kim geldi?!

Durun ben söyleyeyim, en sevdiğiniz yazar kılıklı kişi geldi.

Bu bölüm SADM'ı yazılabilir kılan siz canımcıklarıma gelsin.

Evet! Küfür eden erkeğe bakışımızı değiştiren Ali'mizle ve Kenan Işık'ın "Son kararınız mı?" sorusuna kalmadan kararını açıklayan Nilüfer'imizle ne iyi geldik be!

Küçüklerimin gözlerinden öpüyorum.

İyi okumalar.

Akşam yemeğinden sonra Ali'nin telefonuyla evden çıkan Nilüfer, Özdemir Ailesi'nin evine zorunlu bir akşam oturmasına gitmişti.

Pazar günü evinde zoraki ağırladığı Arda karşısındaki koltuğa oturmuş ona pişmiş kelle gibi sırıtırken Nilüfer, Ada ve Ali'nin ortasında üçlü koltukta oturuyordu. Adalet hemen çaprazlarındaki ikili koltukta eşi Halil ile oturuyordu.

Garip sessizliği bozan tek şey haber kanalı açık olan televizyondan gelen seslerdi. Tabi bir de Halil'in haberlere söylenmeleri. Özellikle polislerin orantısız güç haberlerine saydıran Halil, Nilüfer'in epey bir komiğine gitmişti. Polis karşıtı olan bir adamın polis oğluydu Ali ve eğer olursa Nilüfer de bu evin her ne kadar açığa alınmış olsa da polis gelini olacaktı.

Amerika'da ki siyahi bir vatandaşa polislerin kurşun yağdırmasını anlatan habere daha fazla dayanamayıp elindeki kumandanın kapama tuşuna basarak televizyonu kapattı Halil. Bir yandan da söylenmeyi ihmal etmiyordu.

''O adam beyaz yakalı olsaydı böyle olmazdı ama,'' bileğini tutup devam etti. ''Arda tansiyon aletini getir de tansiyonumu ölç oğlum. Yine atıyor tık, tık, tık diye.''

''Tamam, yakışıklı sakin ol,'' deyip ayağa kalktı Arda. Tansiyon aletini sürekli durduğu vitrin çekmecesinden alıp babasının yanına gitti ve büyük bir dikkatle babasının tansiyonunu ölçtü. 12'ye 7 çıkan tansiyon Halil'i tatmin etmeyeceğinden ''Oho ne yaptın Halil Bey, tansiyonun fırlamış yine! Dur hemen hapını getireyim,'' deyip ayaklandı. Babasının tamamen psikolojik olan davranışlarına en iyi çözümü, bilse hayatta içmeyeceği vitamin haplarını tansiyon ilacı diye yutturmakta bulmuştu genç adam. İşe de yaramıştı. Psikolojik olarak kendini daha iyi hissediyordu Halil, içtiği vitaminlerden sonra.

''Getir oğlum getir,'' deyip Nilüfer'e döndü. ''Arkadaş bana komiser olduğunu söyledi,'' derken arkadaştan kastı Ali'ydi babasının. Nilüfer Ali'ye bir bakış atıp cevapladı soruyu. ''Evet Halil amca ama açığa alındım.''

Başını sallayıp bu sırada Arda'nın yanında bir bardak suyla getirdiği sözde tansiyon ilacını içti Halil. ''Arkadaş bahsetti, meslektaşını dövmüşsün,'' duyduklarıyla Adalet ve Ada'nın gözleri büyümüştü. Ada, tatlı biri olduğunu düşündüğü Nilüfer'in bu yönünü bilmiyordu. Adalet ise oğluna Nilüfer'den daha uygun bir eş bulamayacağını düşünüyordu.

''Ben ona meslektaş demek istemiyorum ama bazı meslekler insan ya da hayvan ayırt etmiyor Halil amca.''

''Çok doğru. Adalet'e yıllardır derim okullarda seçmeli dersleri abuk sabuk şeylerle dolduracağınıza İnsanlık Dersi verin diye.''

''Yahu Halil'im ben ne yapayım, sanki müfredatı ben düzenliyorum.''

''Kaç tane dilekçe yazdım sayısını ben unuttum. Milli eğitimin kapısını defalarca çaldım ama boşuna,'' derken elini havada sallayıp devam etti. ''Çorap değiştirir gibi sistem değiştiren bir eğitim anlayışımız var, sağ olsunlar. Her başa geçen eğitim sistemini çekiştirip durdu. Çekiştirdikçe de olan öğrenciye oldu. Kendi üstlerine tam oturan ceketi çocuklara girdirmeye kalktılar. Ne ceket tam uydu ne öğrenci mutlu oldu. Üstelik yama yapa yapa ceketin rengini unuttuk.''

Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin