Selamlar!!!
Aşık Tan'ımızla, umarsız Memo'muzla, anne delisi Çiçeğim'izle, öyle değil böyleci Can'ımızla ve Leyla'sının aşkına düşmüş Mert'imizle yine karşınızdayız.
Bu bölüm tüm kaktüs sevenlere gelsin sevgili okuyucular!
Hadi iyi okumalar... :) :) :)
Mert kucağında iki çocuğuyla teras kapısından salona girdi. Salona hakim olan sessizlik uzun zaman sonra ilkti ve ister istemez gülümserken buldu kendini. Gülümsemesinin, gülümserken ortaya çıkan sol gamzesinin Ada'ya ne kadar çekici geldiğini bilseydi dudaklarını birbirine dikebilirdi bile. Kendine aşık bir kadın isteyeceği en son şeydi.
''Evet artık şu meseleyi halledelim.''
İki çocuğunu da kucağından indirmeden tekli koltuğuna geri oturdu. Sol dizine Can'ı sağ dizine de Çiçek'i oturtup bahçelerine düşen kadına bakmaya başladı.
''Babacığım öncelikle istersen Ada'cığımızın cevabını alalım.''
Mert Çiçek'e 'Ben Çiçek yerim.' bakışlarını atıp kızına son sözünü söyledi.
''Alacak cevaplarımız var Çiçeğim ama bunların senin sorduğun sorularla alakası yok. Dizimden memnunsan susup oturmanı rica ediyorum kızım.''
Çiçek en sevdiği şeyle babasının diziyle tehdit edilince susmak zorunda kaldı. Zaten neyi vardı ki küçük kızın bu hayatta? Bir baba ocağı bir de baba kucağı. Bu yüzden kimseye kaptırmaya niyeti yoktu yerini. Başını öne eğip babasına biraz daha sokuldu.
''Ben mi sorayım yoksa siz anlatır mısınız?''
Ada bir an çekimser kaldı. Ama sorulara cevap vermektense kendi istediği kadarını anlatmayı tercih ederdi. Bu yüzden boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
''Ben anlatabilirim sanırım. Şey öncelikle özür dilerim. Böyle bir şeye nasıl kalkıştım bilmiyorum ama dün siz telefonu kapatınca ben, ben... Hazmedemedim.''
Mert üzerine kaynar sular dökülmüş gibi hissediyordu. Dün gece telefonu suratına kapattığı, hatta rüyasında da tokadını yediği o hanımefendi bu muydu?''
'Sesi daha farklıydı sanki?' ellerinin titremesi normal miydi? Sabah kızının kızarttığı yüzü şimdi yine cayır cayır yanıyordu. Mert bu hallerine alışık değildi.
'İlaçlarımı almazsam böyle olur.'
Karşısındaki kadına alıcı gözüyle baktı ilk kez. Esmer, uzun, yeşil gözlü bir kadındı gördüğü. Güzel miydi? Hülya'nın yırtıcı bakışları yeterince cevaplıyordu bu soruyu zaten. Ama etkilenmiş miydi? Hayır. Mert telefonda sesini duyduğu kadını böyle tezahür etmemişti kafasında. Onu daha narin, ufacık bir kadın olarak düşünmüştü.
'Demek telefonu suratına kapatmamı yediremedi kendisine. Ne hayvanmışım arkadaş!'
İçinde yaptığı muhasebe devam ederken Hülya'nın sesini duydu.
''Siz nereden tanışıyorsunuz?''
''Nereden tanışacağız Hülya? Çocuklarım sağ olsun verdikleri ilanın altına numaramı da yazmışlar. Dün hanımefendiyle de bu sayede konuşmuştuk.''
Mert bir aydınlanmayla iç çekti. 'Tabi ya! Dün öğlen hanımefendiyle konuştuktan sonraki kadın bu.'
Düşündüklerini tasdikletmek için Ada'ya döndü.
''Sizinle öğlen konuşmuştuk değil mi?''
''Evet. Siz de telefonu suratıma kapatmıştınız.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)
Mizah(Sana Anne Diyebilir miyim ve Bana Anne Diyebilirsin adlı romanlar tek çalışmada toplanmıştır.) DİKKAT! Bağımlılık yapabilir. Deneyimli/Deneyimsiz Anne Aranıyor. *25-30 Yaşları arasında bayan *Babamızın karısı olacak *Çok çocuk seve...