Güzel bir bölüm oldu bence. Umarım sizde okuyunca bana hak verirsiniz. Aranızda ''Bayılıyorum bu kitaba!'' deyip de arkadaşlarına tavsiye etmek isteyen olursa çekinmesin, hiç alınmam. ;)
Kıskanç Tan'ımızla, sakallı seven Çiçeğim'izle, mavi saçlı Gülce'mizle, uçan sinekleri bile baş göz edebilen Kevser ablamızla ve tabi ki bu sıralar en favori parçası Mahsun Kırmızıgül'den 'Evlenmem evlenmem' olan Mert'imizle yine karşınızdayız.
(Multimedyada Gülce'nin saçları ve Mert'in favori parçası eklidir.)
Hadi iyi okumalar...
Nilüfer'in mutfağa hazırladığı sofrada Ali ve Arda yemek yerken Hülya'da çocuklar için bahçeye bir şeyler hazırlamıştı.
Yemek faslından sonra Ali, Ada'nın yanına geri otururken Arda da hemen Ali'nin yanındaki koltuk koluna oturmuştu.
Çocuklar eski yerlerini geri almış, Gülce ve Gurur da koltuklarda yer kalmadığından yemek masasının sandalyelerine oturmuşlardı.
Çiçek bunaltıcı sessizliği yok etmek için evlerini basan iki adamdan büyüğüne döndü. Yerinden kalkıp Ali'nin hemen önüne geldi.
''Sanırım kimse bizi tanıştırmayacak. Benim adım Çiçeğim. Bu evin ve babamın çiçeğiyim. Sen kimsin?''
Ali alt dudağını dişiyle kıstırıp küçük kıza baktı. Gülümsemesini en fazla böyle hafifletebiliyordu. Yoksa kahkahalar atması an meselesiydi. Çiçek'in boşlukta duran elini avucunun içine alıp elinin üstüne yumuşak bir öpücük kondurdu. Küçük kızın gözlerinin içine bakarak konuştu.
''Ne kadar güzel bir adınız var küçük hanım. Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum. Benim adım da Ali.''
Çiçek kırpıştırdığı kirpiklerinin arasından Ali'ye hayran gözlerle bakarken Tan'ın sesi duyuldu.
''O eli bıraksan diyorum.''
Ali ne olduğunu anlamadığı için sesin geldiği yöne başını çevirdiğinde kıskançlıktan kudurmuş bir Tan İnan'la karşılaştı.
''Kulaklarınız işitmiyor herhalde AMCA. Çiçeğim'in elini bırakırsanız iyi olacak.''
Arda bakışlarıyla babasını, tavırlarıyla ağabeyini aratmayan küçük adama sırıtarak baktı. İlk defa ağabeyine boyuna bakmadan kafa tutan bir canlı görüyordu ve bu durum oldukça hoşuna gitmişti.
Nilüfer, Tan'ın sözleri üzerine arkasını dönmüş gülemediği için ağrıyan yüzünü şekilden şekile sokarken diğerleri o kadar düşünceli değildi.
''Keşke sevgiliniz olduğunu söyleseydiniz küçük hanım. Sizinle ilgili bu kadar derin duygular beslemezdim.''
Ali küçük kızın elini bırakıp koltuğa yaslanırken sanki kederler içindeymiş gibi kurmuştu bu cümleyi. Ardından Çiçek'ten aldığı karşılıkla bu kederden kurtulup kahkaha atması saniyeler almadı.
''Ayy, üstüme sağlık. Ali'ciğim sen bu arkadaşın laflarına bakma. Ben sakallılarla ilgileniyorum.''
Mert bu cümle üzerine küçük çaplı bir şok yaşasa da kızının ondan başkasının sakalını sevmeyeceğinin bilinciyle rahatladı. Bu esnada Tan'dan gelen soru ile bakışlarını kızına çevirdi.
''Ne yani beni reddetmenin nedeni sakalsız olmam mı?''
Çiçek nefesini seslice dışarı verdi. Gözelerini devirip Tan'a hitaben konuştu.
''Ya daha nasıl anlatmalıyım bilmiyorum. Sen sakallı olsan ben sakalsızlarla ilgilenirim. Bilmem açıklayıcı oldu mu?''
Tan küçük yumruklarını sıkıp babasının kucağından indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)
Humor(Sana Anne Diyebilir miyim ve Bana Anne Diyebilirsin adlı romanlar tek çalışmada toplanmıştır.) DİKKAT! Bağımlılık yapabilir. Deneyimli/Deneyimsiz Anne Aranıyor. *25-30 Yaşları arasında bayan *Babamızın karısı olacak *Çok çocuk seve...