TANITIM

25.3K 605 141
                                    

  Evet arkadaşlar yeni hikayemle karşınızdayım♥Aklımda çok farklı bir kurgu var ilerleyen bölümlerde sizde anlayacaksınız♥Bölüm yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyor olacağım☻

Aileme hoş geldin keyifli okumalar☻

Ölümün sevdiklerimizi yanında alması, bununla beraber dünyanın sanki başınıza
yıkıldığını hissetmeniz. Benim duygularım üzüntüm acım mutluluğum sevincim her şeyim dediğim iki insan annem ve babam o soğuk toprağın altındayken anlamıştım, ölüm acısının nasıl bir duygu olduğunu. 

Elimde bir buket çiçek ve gecenin bir yarısı Mezarlığa doğru yürüyordum. Bugün anne ve babamın evlilik yıl dönümleri idi. Beni bir başıma geride bıraktıkları tam üçüncü yıllarıydı. Her ne kadar yokluklarına alıştıklarını düşünsem de öyle değildi. Bunu kendime bir çok defa itiraf etmeye çalışmıştım. Onların ölümü tüm dengemi bozmuştu , her gece gördüğüm bitmek bilmeyen kabuslarım yüzünden uyuyamaz olmuştum. Etrafımda çoğu kişi bana her zaman acıyan bir gözle bakmıştı. Çoğu dediğim kişi iş yerinde ki birkaç arkadaşım ve kaldığım apartmanda ki komşularım. 

Üç yıldır bir başıma kalıyordum. O kadar zor ki bir başına yaşamak gece kabuslarım yüzünden uyandığımda bana sıkıca sarılıp "Geçti"diyecek bir ablam veya abim de yoktu.

Kimsesizdim.

Düşüncelerimi kesip mezarlığa ilk adımımı attım. Etraf karanlıktı fakat telefonumdan açtığım fener etrafı az da olsa aydınlatmaya yetiyordu. Genellikle gündüzleri gelirdim anne ve babamın yanına fakat bugün özel bir gündü. Gecenin bir saatinde elimde bir buket çiçekle mezarlığa gelmek çok tehlikeliydi bunun da farkındaydım fakat şu an anne ve babamdan başka hiç bir şey umrumda değildi. Bugün onların evlilik yıl dönümlerini kutlayacaktım. 

Hava soğuktu etrafta sadece rüzgarın çıkardığı uğultu ve benim ayakkabılarımdan çıkan o tok ses vardı. Hoş bu saatte benden başka biri olur muydu mezarlıkta? Anne ve babamın isimlerini gördüğüm mezar taşını görünce duraksadım. Boğazıma bir yumru oturdu yutkunamadım. Göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettiğimde az sonra akacak olan göz yaşlarımın habercisi olduğunu anladım. Kalbimin bir kez daha burkulduğunu hissettim. Bu tarif edilmesi zor bir acıydı. Sanki biri bıçağı kalbimin tam ortasına geçiriyordu. Yıllardır buraya her geldiğimde bu duyguyu iliklerime kadar hissederdim.

Mezarlığın yanına yaklaştığımda derin bir nefes alıp "Özkan Soykan ve Sibel Soykan" adları yazılı olan mermerden adlarına baktım. Önce aldığım bir buket çiçeği mezarlığın üstüne koydum. Daha sonra adlarının bulunduğu mermere ellerimi götürdüm. Benden habersiz akan göz yaşlarımı elimin tersiyle iterken birbirimizi son görüşümüz geldi aklıma. Doğum günümü kutlayacaktık.

3 YIL ÖNCE

"Sabah üzerimde hissettiğim hareketlilikler açmıştım gözlerimi. Annemin ellerinde bir yaş pasta ve babamın elinde bir buket çiçek. Gülümseyerek bana bakıyorlardı. Bende tebessüm ederek onlara baktım. İlk konuşmaya başlayan babam olmuştu.
"Bugün benim kızım 18 yaşına girdi , nice mutlu yıllara canım kızım"deyip bana sıkıca sarıldı. Daha sonra annemde elinde ki pastayı tam karşıma koyarak konuşmaya başladı.
"Bir ömür boyu mutlu ol kızım"dediğinde yanağıma sulu bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Teşekkür ederim"diye cevap verdiğimde gözlerimi kapatıp bir bir dilek diledim."

Tüm bunlar beynimde bir kez daha canlandığında artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. O günden sonra büyümek istemedim. Hep o yaşta o anda olmayı istedim. Ama artık 21 yaşında genç bir kız olmuştum. Yaşımın bir önemi yoktu artık benim için , ben hala anne ve babamın 18 yaşına yeni girmiş kızlarıydım. Ve bu hiç bir zamanda değişmeyecekti.

Yüzümü soğuk mermere dayadığım da ani bir çığlık sesiyle irkilip geri çekildim. Az önce duyduğum ses birinin çığlık sesiydi.

 Bir kaç saniye bulunduğum yerde bekledim. Belki yanlış duymuştum diye düşündüm. Belkide beynimin bana oynadığı bir oyundu. Ama aynı sesi bir kez daha duyduğumda artık bir çığlık sesi olduğuna inanmıştım. Telefonumda ki feneri etrafta gezdirdim. Gecenin bu saatinde duyduğum bu ses bedenimin korkuyla dolmasına sebep olmuştu. Ayağa kalktım ve etrafı daha iyi incelemeye başladım. Telefonu kendime çevirip saate baktım. 01:25'ti. Buradan hemen uzaklaşmalıydım. Son bir kez daha annemle babamın mezarına dönüp konuşmaya başladım.

"Anne-Baba evlilik yıl dönümünüz kutlu olsun"diye fısıldadım. Ve göz altlarım da biriken göz yaşlarımı sildim. Adımlarımı ses çıkarmayacak bir şekilde yavaşlatıp mezarlıktan çıkmayı amaçladım. Fakat duyduğum bir tabanca sesi yerimde donup kalmama sebep oldu. Korkudan bedenimi hareket ettiremiyordum. 

Korkuyordum hemde çok korkuyordum. Derin bir nefes alarak sesin hangi yönden gelmeye çalıştığını tespit etmeye çalıştım. Korkudan yolumu şaşırmış olmalıydım ki hangi yönden mezarlıktan çıkacağımı düşündüm. Etraf fazlasıyla karanlıktı ve ben çıkış yolunu bulamıyordum. Hangi tarafa gideceğimi bilmiyor bir şekilde koşmaya başladım. 

Bir an önce bu mezarlıktan çıkmak istiyordum. Ben hızlı adımlarla koşarken arkadan duyduğum yabancı bir ses"Sen"diye seslenmişti. 

Bu kalın ve sert bir erkek sesiydi. Durmadım aksine ben hızlandıkça daha önce duymadığım o yabancı sesi daha da yakından duymaya başladım. 

"Dur!"dedi öfkeli çıkan sesiyle. Arkamı dahi dönmeden sık sık nefesimi dışarıya verdim. Fakat çıkış yolunu bulduğumu sandığım sırada önce bir patlama sesi daha sonra sırtımda hissettiğim acı. Bedenimde ki acıyla yere çömeldim. Etraf kan kokuyordu. 

Elimi sırtıma götürdüğümde kırmızı sıvıyı gördüm. Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladığında anne ve babamı görür gibi oldum. Bana ellerini uzatıyorlardı. Hem acı hem küçük bir mutluluk sancısıyla tebessüm ettim. Artık bilincim tamamen kapanmış kendimi karanlık sonsuz boşluğa teslim etmiştim.

ACININ NEFSİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin