39.BÖLÜM(DÖNME VAKTİ)

3.1K 163 30
                                    




KEYİFLİ OKUMALAR.


"Ben ve Merih acıdan bir dağdık ve birbirimizin acılarını öğrenmeden, birbirimizi asla anlayamayacaktık."






Yorgun.

En fazla ne kadar yorulabilirdi insan? Bunun cevabını tam olarak bilemesem de şu an üzerimde hissettiğim halsizlik ve bitkinliğin ölçülebilen bir boyutu yoktu. Sanki nefesim daralıyormuş gibi hissediyordum, bir el boğazıma yapışmış beni boğuyordu. Karşımda soğuk bakışlarını bir saniye bile üzerimden çekmeyen Merih'te en az benim kadar yorgun görünüyordu. Sorduğum sorunun ardından yalnızca uzun bir süre boyunca birbirimize bakmıştık, Olcay ise yanımızdan ayrılmış bize yalnız bırakmıştı. Merih'in yanında ki boş alana oturarak yüzünü yüzüme yaklaştırdım.

"Bir şeyler söylemeyecek misin?"diye sordum.

"Söylenecek bir şeyin olduğunu düşünmüyorum."diye yanıt verdi. Merih'in verdiği yanıt karşısında dolu dolu olan gözlerimi gözlerine sabitledim, ellerimi ise yüzüne doğru götürdüm, istediğim tek şey her şeyin bu gece çözülmesi ve tüm bu belirsizliklerden kurtulmaktı. Ellerim Merih'in yüzüyle buluşacağı sırada Merih'in aniden geri çekilmesiyle elim yalnızca havada kalmıştı. Kaçmıştı, neyden kaçtığını bilmediğim bir nedenden dolayı her zaman yaptığı gibi kaçmayı tercih etmişti.

"Kaçıyorsun yine,"diye fısıldadım.
"Her zaman yaptığın gibi."

Gözleri gözlerime değdi o an. Yorgun olduğunu gördüm, her şey için yorgun olduğunu belli eden bir adam gibi bakıyordu bana.

"Kaçmıyorum."dedi ve hiç beklemediğim bir an da ellerimi kalbinin üzerine doğru götürdü.

"Her şeyden kaçabilirim, senden, düşüncelerimden, hatta belki geçmişimden bile kaçabilirim kız çocuğu. Fakat buradan kaçamıyorum işte, nereye gidersem gideyim attığım her adımda kendini belli ediyor burası. Buradan kurtulamıyorum, kaçamıyorum." Merih son cümleyi kurduğunda yutkunmuş başını öne eğmişti.

"Yorgun olanın bir tek sen mi olduğunu düşünüyorsun? Bende yorgunum kız çocuğu, bende tıpkı senin gibi sonu gelmeyen tartışmalar için çok yorgunum."  Ellerim hala Merih'in kalbi üzerindeyken kalbinin çok hızlı attığını fark edebiliyordum, o an ellerimi hiç çekmek istemedim hatta hayatım boyunca kalbinin ritmini hissederek yaşamak istediğimi anladım. Belki de içinden çıkamadığım çözemediğim her şey bu an da gizlidir. Belki de her şey şu an atan kalbe hissettiğim ritimlerde saklıdır.

O an Merih'in aklından ne geçti bilmiyorum ama benim aklımdan geçen tek şey varlığını yanımda hissettiğim bu adamın benden hiç gitmemesiydi.

"Peki ne yapacağız böyle? Sürekli kavga edip birbirimizin kalbini mi kıracağız?"diye sordum.

"Hayır, birbirimize daha fazla zarar vermemek için yapacağımız tek bir şey var."diye yanıt verdi.

"Ne yapacağız?"diye sordum meraklı çıkan sesimle.

"Birbirimizden uzak duracağız, belki o zaman ikimizde birbirimize zarar vermeyiz."


*

Merih izini karanlık yolda kaybettirirken Merih'in beni bırakıp gittiği bankta saatlerce bekledim. Neyi beklediğimi bile bilmeden yalnızca bekledim. Birbirimizden uzak durmamız gerektiğini söylemişti, bunu gerçekten yapabilir miydim? Merih'ten uzak durma fikri neden beni bu kadar rahatsız ediyordu ki? Burada bulunma sebebim, anne ve babamdan uzak olduğum gerçeği hepsi Merih yüzünden olmuştu ve ben ondan nefret etmem gerekirken ondan uzak durma fikrine bile tahammül edemiyordum.

ACININ NEFSİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin