Keyifli okumalar😍
En çok ben istedim inanmayı, gitmeyeceğine en çok ben inanmak istedim kız çocuğu ama sonra uyumak istediğimde, gözlerim senin yüzünü görmek istediğinde, kulaklarım yalnızca senin sesini duymak istediğinde yanımda olmadığına beni bırakıp gittiğine inandım. İşte ben o zaman anladım benden gittiğini."
Göğüs kafesimizin tam ortasında bir taşın ağırlığını hissedebillir miydik?
Yada aldığımız oksijenin ciğerlerimize ulaşmadığını?Ben her ikisini de aynı anda hissediyordum, göğüs kafesimin ortasında ki o büyük taş parçasının verdiği tarifsiz yükü ve aldığım nefesin daralıyormışum gibi hissettirmesi. Merihle yaşadıklarımızdan sonra tüm bunlara dayanabilme gücünü kendimde bulamıyordum. Ruhumun o kadar yorgun olduğuna inanıyordum ki sanki Merih olmadan alacağım her nefes beni biraz daha ölüme yaklaştıracaktı. O yanımda olmadan geçer saniye bana edilen en büyük işkenceydi.
Sonunda kendimi toparlayarak bakışlarımı kara gözlerin sahibine çevirdim, kurduğum son cümleden sonra sandarın iki kaşının ortası gerilmiş hafiften öfkeli olduğunu belli etmişti.
"Merihin acı çekmesini istemiyorsun öyle mi?"diye sordu büyük bir ciddiyetle.
"Evet istemiyorum çünkü onun acı çekmesi benim nefes alamamam demek, onun hüznü benim göz yaşlarım demek. O olmadan ben dünya üzerinde varlığını günden güne kaybeden bir nesne gibiyim. Onun her sözü her kırgın bakışı benim yavaş yavaş ölümüm demek." Kurduğum cümleden sonra Sandar ciddiyetini bozmadan oldukça otoriter çıkan sesiyle konuşmaya devam etti.
"Senin Merih'in gözlerinde gördüğün o çaresizlik ve hüzün benim zaferim demek, ben yıllarca gözlerinde bu ifadeye rastlamak onun acı çekmesini sağlamak için yapıyorum her şeyi ve sen şimdi bana bunu görmezden gelmem gerektiğini söylüyorsun. Üzgünüm zaferime bu kadar yaklaşmışken bu isteğini gerçekleştiremem." Sandarın verdiği olumsuz yanıt hayal kırıklığı ile dolmama neden olurken hafiften çatılan kaşlarımla bu sefer ben konuşmaya başlamıştım.
"Senin intikamın umrumda değil, benim sayemde zaferine ulaşmana izin vermeyeceğim Sandar, Merih daha fazla benim yüzümden acı çekmeyecek." Oldukça soğukkanlı çıkan sesimle kurduğum cümlelerden sonra hiç beklemeden odadan ayrıldım. Kimsenin bir piyon gibi beni kullanmasına izin verecek niyetim yoktu. Sandar benim üzerimden planladığı işlerini asla gerçekleştirmeyecekti, buna daha fazla müsade etmeyecektim.
Zeyneple konuşacak bir süreliğine onda kalabilmem için ricada bulunacaktım. Daha fazla o evde, Merih'in en büyük düşmanınla kalıp ona acı çektirmeyecektim.
Benim başkasının yanında aldığım nefes onun nefesini kesmeyecekti. Sürekli sandarın beni rahatsız edip etmediğini kötü davranıp davranmadığını düşünmeyecekti.
Bir nebze bile olsa içinde ki ateşe su olacaktım. Zamanı geldiğinde ise o ateşi tamamiyle söndürecektim.
O ateşten geriye kalacak tek şey birbirimize olan sevgimiz ve hasretimiz olacaktı.*
Sandar işi olduğunu söyleyerek kuruldan ayrıldığında yüzünde ki ifadeden de anlamıştım ki yolunda gitmeyen şeyler vardı, belki de benim ona karşı gelmem onu öfkelendirmişti bilmiyorum ama bununla ilgilenmiyordum, bugün evinden ayrılacağım gibi en kısa zamanda bu asistanlık oyununu da bitirecektim.
Düşüncelerim içinde boğulup gidecekken bir elin omzuma dokunmasıyla kendime geldim. Elin sahibine çevirdiğim bakışlarım yüzümde anında bir gülümsemeye yol açtı. Karşımda kocaman gülümseyerek bana bakan Olcay'dı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ NEFSİ (TAMAMLANDI)
Fiksi RemajaAnnesi ve babasının mezarlığında içini döken bir kızın başına en ağır ne gelebilir? Mezarlıkta yaşadıklarından sonra bambaşka bir yerde tanımadığı insanlar arasında gözlerini açan Afra hayatına nasıl devam edebilecek? Gözlerini açtığı yeni şehir, y...