KEYİFLİ OKUMALAR♥
"Tıpkı gördüğün her kabusun ardından sana sımsıkı sarılacağıma söz verdiğim gibi, saçların her düğümlendiğinde onları çözmek için yanında olacağım."
Zaman kavramı tam olarak neydi?
Belirli bir sürenin başlangıç ve bitiş noktasına mı söyleniyordu? Yoksa başlangıcı belli sonu belli olmayan o boşluğa verilen bir isim miydi? Zaman kavramı benim için şu an anlamını kaybetmişti. Merih karşımda bitmemiş sigarasını dudaklarından ayırıp söndürürürken oldukça keskin yüz hatlarıyla yanıma yaklaştı. Nefesini tenimde hissettiğimde altımda ki zemin kaymış dünya dönmeyi bırakmıştı."Dün gece sana söylediklerimi, senin bana söylediğin her şeyi hatırlıyorum kız çocuğu." Merih'in sesiyle beraber kendimi toparlamaya çalıştım. "Benimle beraber o bahsettiğin ateşte yanmaya hazırsın öyle mi?"diye sordu. Merih'ten beklemediğim bu soru karşısında bir süre bocaladım. Fakat kendime gelip zihnimi açık tutmaya zorladığımda vakit kaybetmeden sorduğu soruya cevabımı verdim.
"Hazırım."dedim sonunu düşünmeksizin dudaklarımdan bir anda dökülen kelimeyle. "O ateşte yanmaya hazırım."
Merih bu cevabı vereceğimden emin bir şekilde aramızda ki son mesafeyi de kapatıp sıcacık ellerini ellerimde birleştirdi. "O zaman seni, beni her defasında yakan o ateşin yanına götüreceğim. Aramızda gizli saklı hiç bir şey kalmayacak artık kız çocuğu. Bugün hikayemizin sonuna beraber tanıklık edeceğiz."
Hiç bir şey demeden Merih'in beni götürmesine izin verdim. Beraber cehennemin en dibine gideceğimizi bilsem dahi bundan vazgeçmeyecektim. Merih'i başından beri sürekli rahatsız eden, içinde onu günden güne eriten o ateşin ne olduğunu bende görecektim.
Gerekirse beraber o ateşte yanacağımızı bilsem de Merih'in tuttuğu ellerimi bir daha bırakmayacaktım.
*
Toprak kokusu.
Etrafın yoğun olarak koktuğu bu koku anne ve babamı hatırlatıyordu bana. Onların yanına yaklaştığını hissediyordum attığım her adımda. Yüzlerini görüyor gibi oluyor, içimde bambaşka bir his taşıyordum.Merih'in hala tuttuğu ellerimi hafifçe ondan ayırarak etrafta ki karanlığa rağmen yüzünü seçmeye çalıştım. "Nereye geldik Merih?"diye sordum.
"Hikayemizin başladığı yere geldik."diye fısıldadı. Merih'in yanıtının ardından hafifçe yutkundum. Mezarlıktaydık. Hikayemizin başladığı, içinde en çok sevdiğim iki insanın bulunduğu o mezarlıktaydık. Bir daha ne zaman geleceğimi tahmin bile edemediğim o yere getirmişti Merih.
Anne ve babamın yanına getirmişti beni.İstemsizce gözlerimin dolduğunu hissettiğimde Merih'in sıcak ellerinin ellerimi tutmasına izin verdim ve bu oldukça karanlık mezarlıkta yürümeye başladık. Attığım her adımda anne ve babamın yanına yaklaştığımı bilmek içimde onlara dair hiç değişmeyecek o duyguların yeniden canlanmasına sebep oluyordu. Merih sonunda artık göz gözü görmeyecek kadar karanlık olan bu mezarlıkta etrafı aydınlatmak amacıyla telefonun fenerini açtı. Etraf az da olsa aydınlandığında, adımlarımızı daha güvenilir bir şekilde atıyorduk. Sonunda görüş açıma giren anne ve babamın mezarlarıyla tutmakta olduğum göz yaşlarım kendini serbest bıraktı. Ellerimi Merih'in ellerinden çekerek soğuk mermerlerin de buluşturdum. Bu soğukluğu bile öyle özlemiştim ki, bunun tarifini bile edemiyordum. Yıllardır, Merih hayatıma girmeden önce ilk durağım her zaman bu mezarlık olmuştu. Onların yanında olmak, içimde ki tarif edilemez acının üstünü az da olsa örtüyordu. Her ne kadar yanlarında olamasam bile, yanımda olduklarını bilerek nefes almaya çalıştım her zaman. Onlarla konuşamasam da mezarları üzerinde ki topraklarıyla konuştum. Topraklarına anlattım her defasında içimde biriken acıyı. Ama beni onlar duydu. Gözlerimi kapattığımda karşımda beliren babam ve onun cesur verici "Güçlüsün sen kızım" sesi duydu beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ NEFSİ (TAMAMLANDI)
Teen FictionAnnesi ve babasının mezarlığında içini döken bir kızın başına en ağır ne gelebilir? Mezarlıkta yaşadıklarından sonra bambaşka bir yerde tanımadığı insanlar arasında gözlerini açan Afra hayatına nasıl devam edebilecek? Gözlerini açtığı yeni şehir, y...