↱twenty one

132 18 3
                                    

• • •

On birinci haftanın ikinci gününde kış artık kendisini daha çok hissettiriyorken Steve buz kesmiş elleriyle önündeki deftere karalamaya çalışıyordu.

Tony onun böylesine suskun bir halde defterine gömülmesine alışkın sayılırdı, eğer fizik dersinde olsalardı. Ama yuvarlak masayı donatmış dört kişilik grup içerisinde dönen sessizlikte Tony, Sam ve Rhodes bu durumu garipsemeden edememişlerdi. Tony ağzına koca bir lokmayı sıkıştırdığında yanakları doldu ve ağzı neredeyse kapanamadı. Yine de çiğnemeye ve şaşkınca Steve'i izlemeye devam etti. Sam içeceğini kesintisiz yudumlarken arkasına yaslanmış, hafif kısılan gözleri arkadaşının yüzünde dolanıyordu. Rhodes en az onlar kadar garip kaçtığının farkındaydı ama bununla ilgilenmemenin en iyisi olduğuna karar verip yemeğini yemişti. En sonunda konuşmak isterse Steve'in onlarla konuşacağına emindi, insanları sık boğaz etmek ona göre değildi.

Fakat Tony, tam da bunu yapacak türde biriydi. "Steve, öğle arasındayız." ağzındaki lokmayı henüz yutmamıştı genç adam, boğukça konuşuyordu. "Yemek yemen gerekiyor."

Steve omuzlarını silkti. "Canım istemiyor. Beni rahat bırak."

"Neden yemekhaneye indin o zaman prenses?" Sam gözlerini devirerek sorduğunda sarışın oğlanın parmakları bir an duraksamış ancak fazla uzun sürmemişti. Kaldığı yerden çizime devam etti.

"Buraya gelmek istedim ve geldim. Yasak mı?" dedi Steve. Ardından kalemini hışımla masaya bıraktığında defterini kapattı aceleyle. "Ayrıca dışarı çıkamıyorum. Hava soğuk. Masama gelenler de sizdiniz. Eğer memnun değilseniz kalkıp başka masaya oturabilirsiniz."

Sam içeceğini masaya bıraktı. "Özel günlerinden birinde misin Steve? Bu kadar tripli davranmana bir tek bu açıklamayı getirebiliyorum."

"Ben tripli falan davranmıyorum." Derince bir nefesi sabır dilenircesine içine çektiğinde, sarışın oğlanın hareketleri sakinleşmişti. "Beni rahat bırakın. Çok fazla şey mi istiyorum?"

Tony sonunda ağzındaki lokmayı yuttuğunda daha rahat konuşabiliyordu. "Hayır Aurora. Sadece bu kadar havalı-olmaya-çalışan-asi-depresif-kılıklı-ergen tiplemesine neden girdiğini bilmek istiyoruz. İki gündür düzgünce konuşmuyorsun ve moralinin bir şeye bozulduğunun farkındayız."

Rhodes kaşlarını kaldırdığında arkadaşına dönüp baktı. "Öyle miyiz? Haberim yok."

Onun eline hafifçe vuran esmer genç gözlerini kendisiyle özdeşleşmiş biçimde devirdi. Yeniden karşısında oturan sarışına baktığında çatık kaşlarla karşılaşmayı beklememişti. "Neden içini döküp rahatlamıyorsun Rogers? Biz senin dert ortağınız. Her şeyi anlatabilirsin-"

"Anlatmak istemiyor olabileceğimi hiç düşündünüz mü? Her ihtimali değerlendirmediğinize eminim." defterini eline alıp ayaklanan Steve oldukça aksi davrandığının farkında değildi ve Tony bunu görebiliyordu. Arkadaşının kolundan tutup oturttuğunda Steve'in kendisine dayak atmayacağına emin değildi.

"Hey koca oğlan, sakinleş bakalım biraz. Sadece seninle konuşmaya ve derdini anlamaya çalışıyoruz. Derdini anlatmayan çare bulamaz derler. Sana yardımcı olmak istiyoruz."

Sam kafasını ağır ağır aşağı yukarı salladı. "Evet dostum. Tony haklı."

Birkaç dakika boyunca onlara yumuşak bakışlarını gönderen arkadaşlarının gözlerinin içine baktı. Haklı olduklarını biliyordu. İçine kurulmuş sıkıntıyı anlatarak atabilir ve çözüm bile bulabilirdi- ama sorun, içine kurulmuş sıkıntının kaynağının çözüm bulunabilecek türden bir sorun olmamasıydı.

Nefesini pes edercesine verdiğinde arkasına yaslandı ve omuzları düştü. "Sanırım..." bir an kelimeleri seçemedi ya da söyleyemedi. Onun için oldukça zordu. "Sharon'un... sevgilisi var. Onu biriyle bahçede... gördüm. Yani yakınlardı baya..." devamını getirememiş ve üzgünce arkadaşlarına bakmıştı.

Fakat Tony veya Sam bir şey söylemeden önce Rhodes kafasını tabağından kaldırdı ve Steve'e gözlerinin ucuyla baktı. "Neden sadece gidip ona sormuyorsun?"

Bu masadan homurtular yükselmesine sebep olurken Rhodes'un aslında en iyi tavsiyeyi yaptığı su götürmez bir gerçekti.

• • •

eternal sunshine | stevetony bromance [AU]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin