• • •
Bugüne özelmiş gibi açık bir hava vardı, güneş tepede bütün güzelliğiyle parlarken ve ışıklarını dünyaya saçarken turuncu saçlı genç kız karşısındaki gri taş parçasına bakıyordu.
Siyah dizüstü elbisesi fazla kısa değildi ve üzerine geçirdiği hırkasıyla serin havaya karşı önlemini almıştı. Altına giydiği ince botları elbisesine uyuyordu. Hava açık olmasına rağmen bir rüzgar vardı ve bu rüzgardan dolayı açıkta kalmış dizleri kıpkırmızı kesilmişti. Hırkasının ceplerine ellerini yerleştiren genç kız annesine ait olduğunu bildiği mezara bakındı. Yanına doğru gelen esmer oğlanın çimlerden dolayı hışırtılı adım seslerini duyabiliyordu.
Saçlarını taramamıştı ve kahkülleri dağılmıştı. Annesi görseydi kesinlikle onaylamaz bakışlar atarak düzeltmeye girişirdi ve o an bunu yapamayacak olması genç kızın boğazına bir yumru oturturken gözlerini mezara dikti. Tabutu gömüleli bir saatten fazla olmuştu ve mezar yeni olduğunu belli ediyordu. Uzun toprak tepeciğinin üzerisine çeşitli çiçekler bırakılmıştı.
Derince bir nefesi içine çekerken genç kızın gözünden bir damla yaş süzüldü. Kendi çiçek demetini mezarın baş ucuna bırakmıştı. Babası onu mezarlığım girişinde bekleyeceğini söyleyerek yanından ayrıldığında Pepper dakikalardır orada dikilip sadece incelemekle yetiniyordu. Yutkunurken boğazının kuruduğunu fark etti. Esmer oğlan yanına geldiğinde kafasını ona çevirdi.
Oğlan bir süre çiçeklere bakındı. Ardından genç kızın eline uzanıp yavaşça parmaklarını onun avcuna doladı. "Üzgünüm." diye fısıldadı usulca.
"Teşekkür ederim." genç kız belli belirsiz bir tebessümü dudaklarına kondurdu. "Seni severdi. Geldiğine sevinirdi büyük ihtimalle."
Tony samimi bir gülümsemeyle ona karşılık verirken genç kızın avuç içini okşuyordu. Onun yanında olmaktan daha fazlasını yapabilmek isterdi.
"Yanına gelmemi ister misin?" diye sordu usulca. Genç kız sessizce ve oldukça yavaşça gözyaşlarını akıtırken bir süre düşünceli göründü. Ancak cevap vermeden mezara eğildi.
Kendi bıraktığı çiçeklere parmaklarını uzatıp yapraklarını okşadı. Son kez çiçeklerin kokusunu içine çekerken hâlâ bir şeyleri kabullenemediğinin farkındaydı. Bir eksiklik vardı, oldukça büyük bir eksiklik ve genç kız uzunca bir süre boyunca buna alışamayacağını biliyordu.
Doğrulduğunda Tony'nin elini tuttu yeniden ve onun omzunu sıvazladı. "Gerek yok. Biraz yalnız kalsam iyi olur."
"Sen nasıl istersen." diye cevapladı Tony ama yine de huzursuz hissetmişti.
Kız ona gülümsedi ama cansız bir gülüştü. Arkadaşları daha erken saatlerde yanlarına uğramıştı ve genç kız bunun için minettardı. Esmer oğlan da onlarla beraber gelmişti ama daha uzun süre boyunca kalmıştı. Genç kıza uzandı ve yanağına bir öpücük bırakırken kahküllerini düzeltti.
Genç kız o gün son kez mezara bakış attığında el ele tutuşarak mezarlığın çıkışına ilerlediler. Güneşin canlılığını görmesine rağmen içinde hissedemiyordu Pepper. Gözlerini taşlık yolda gezdirirken Tony ile el ele tutuşarak yürümeyi sürdürdü. Eve babasıyla beraber dönecekti ve babasının onu arabada beklediğini de biliyordu. Çıkışa geldiklerinde esmer oğlana gözlerini çevirdi.
"Okulda görüşürüz." yanından ayrılmak üzereyken Tony onun elini sıkıca tuttu. "Beni habersiz bırakma."
"Ben iyiyim. Bu kadar endişelenme." diyerek güvence vermeye çabaladı genç kız ama ikisi de onun iyi olmadığını biliyordu. Genç kız berbat hissediyordu.
"Buna inanmamı beklemiyorsun değil mi?" Tony yan bir gülüşle mırıldandı.
"Sorun yok." diyerek tebessüm eden genç kız onun elini bıraktı ve dönüp yavaş adımlarla ilerledi. Babasının yanına vardığında sevgilisine el sallayıp arabanın öndeki yolcu koltuğuna oturmuştu.
Arabaden yükselen motor sesiyle Tony de oradan ayrılması gerektiğini anladı. Arabanın uzaklaşmasını izlerken Pepper gibi yavaşça attığı adımlarla yürüdü.
• • •
Küçük bir yazar notu: Bir sonraki bölüm final.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanfictionSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]