• • •
Havanın dengesizliğiyle daha şimdiden sinirinin bozulduğunu hisseden esmer genç için, iki haftadır yaşadığı hayattaki her şey şaşmaksızın ona batıyordu.
Tatil köyünde birkaç gün daha durup geri döndüklerinde göğsündeki ağrıyı dindirebilirmiş gibi içip yemeyi ve bilgisayar oyunlarını oynamayı sürdürdü. Steve bazı günler uğramış ve onunla konuşmuştu ama hepsi bu kadardı. Bu günlerin ardından okula sürüklenmekten nefret ediyordu genç adam.
Bu sabah yalnız gelmişti, penceresini taşlayarak onu uyandıran olmamıştı. Yalnız gelmekten memnundu aslında, içine kapanmaya oldukça meyilliydi.
Ama öte yandan da okula gelmenin ona aşırı heyecan veren bir tarafı vardı; Pepper'ı görebilirdi.
Genç kızın yüzüne bakmayı, saçlarını izlemeyi özlemişti. Onu görmek için yanıp tutuşuyordu. Kalbi ona adeta isyan ediyor ve hayali kızıl gözyaşlarını saçıyordu ancak genç adamın elinden gelen en iyi şey onu göz ardı etmekti. Belki de bugün o genç kızın sadece çehresini görmek bile onu daha iyi hissettirirdi.
Okula adımladığında onu ilk karşılayan küçük plastik bir top oldu. Top kafasına isabet ederken Sam ona doğru koşturdu ve gülmemeye çalışarak özür diledi, ya da dilemeye çabaladı. En sonunda genci omuzlarından çekiştirip sarılmış ve top isabet eden yere sulu bir öpücüğü bırakmıştı.
Tony şakağını silerken ona iğrentiyle baktı. "Bunu bir daha yapma, gerçekten hoş bir deneyim değildi."
Sam onun yanağından makas aldı. "Gönlünün hep bende olduğunu biliyordum Stark. Ama bu kadar belli etmemelisin, kıskanırlar."
Tony gülümsemek istedi ama yapamadı. Sadece dudaklarını hafifçe büktü ve onu izleyerek binaya girdi.
Yüzünü önüne gömmüş halde ilerlerken turuncu saçlı genç kızı koridorda, dolabının başında yakalamıştı. Gözleri bir süre oyalanırken Sam'in de kendisini gözlemlediğinin farkında değildi. Koridordaki uzak köşeden onu seyretmeye devam etti ve ilk fark ettiği şeylerden biri de gözlerinin kızarıklığı oldu. Bu onun kalbindeki ağrıyı ağırlaştırırken genç kızın saçlarını ilk defa bu kadar dağınık halde gördüğünü fark etti.
Neredeyse bir buçuk hafta içerisinde ne değişmiş olabilirdi?
Kız saçlarını kulağının arkasına ürkekçe sıkıştırıp çantasını omzuna asarken kafasını kaldırıp etrafına bakındı ve o an Tony ile göz göze geldi.
Ama hemen gözlerini kaçırdı ve doğruca dersi olduğu sınıfa yöneldi.
Genç oğlan nefesini çaresizlikle verdiğinde onun gözlerine bir an bile bakmanın keyfini dahi çıkaramıyordu. Yanında duran Sam onun omzunu sıvazladı. "Biliyorsun, bu da geçecek dostum. Büyüyeceksin ve geride bırakacaksın-"
"Sam, yüzüme bile bakmıyor." genç kafasını iki yana salladı. "Ona hislerimi söyledim ve arkadaşlığımızı parçaladım. Şimdi ona bile razıyım."
Kafasını iki yana salladığında siyahi gencin diyecek bir şey bulamadığını biliyordu. Döndü ve ağır adımlarla sınıfının bulunduğu kata çıkmak için merdivenlere yöneldi.
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanfictionSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]