↱sixteen

156 20 14
                                    

• • •

Dokuzuncu haftanın son günü şiddetli bir rüzgar tarafından ele geçirilmişti ve antrenmanı iptal edilen Steve heyecanla yerinde kıpırdanırken antrenmanının olduğunu bile unutmuştu.

Öğle arasında, dikdörtgen masanın etrafını doldurmuş arkadaş grubuna gözlerini gezdirdi. Yemeğine dalmış ve önündeki tepsiyi dolduran şeylerle oldukça mutlu görünen Tony'nin dünyadan bihaber olduğuna kanaat getirmiş Steve yine de konuşması gerektiğini hissediyordu. Sandviçinden aldığı küçük lokmaları ağzına isteksizce atmaya devam eden Rhodes ifadesiz görünüyordu, yanında oturan Bruce ise elinde tuttuğu defterden formülleri kontrol ederken ki bu defterin Tony'e ait olduğunu belirtmekte fayda vardı, ne yediğinin pek farkındaymış gibi görünmüyordu. Bucky ve Sam ise kendi aralarında fısıldaşıyorlar ve belki de Steve ilk defa onların böylesine sükunet içerisinde konuştuklarını görüyordu.

Ağzını açmıştı ki ondan önce Bruce davrandı, elindeki patatesi ağzına sıkıştırırken Tony'e uzattığı defterdeki bir formülü gösterdi. "Bu yanlış Tony." dedi ve bir heyecanla anlatmaya koyuldu. Onu dinlermiş gibi yapan Tony hamburgerini yemeyi sürdürdü.

Steve onların konuştuklarına sadece kulak misafiri olurken önündeki meyve suyundan bir yudumu aldı. Sanırsa söyleyecekleri sadece kendisine kalacaktı bu gidişle.

Derince iç çekerek meyve suyu paketini masaya bıraktı, gözlerini yemekhanenin girişine çevirdiğinde kapının açıldığını gördü. Elinde tuttuğu kağıt poşetle kapıyı bir koluyla ittiren ve arkadaşına yol veren kişinin yüzünün ilk gördüğü anda tanımıştı, bir insan bakmaktan hoşlandığı çehreyi nasıl unutabilirdi ki? Sharon gülerek yol verdiği oğlana anlatmayı sürdürdü, kapıyı arkasından kapatmadan onlara kızıl saçlı bir kız yetiştiğinde ikilinin muhabbeti kesilmişti fakat birkaç dakika sonra Sharon kaldığı yerden devam etmişti, bunları uzaktan izleyen Steve ise onun gülüşünü izlemek ve meyve suyunu içmek ile yetiniyordu.

"Hey-" sarışın oğlana seslenmek üzereyken daldığı noktayı fark etmiş Sam omzunun gerisinden baktı. "Ah, demek bu yüzden böylesin aşk böceği."

Muzip sırıtışıyla mırıldandığında bunu duymuş Bucky onun baktığı yere bakmak için kafasını çevirdi. Kızıl saçlı kız bakış açısına giren ilk kişiydi ama Steve'in asıl dikkatini çeken kişinin masadaki sarışın olduğunu biliyordu. Bucky kızıl saçlı kıza, Natasha'ya el salladığında Natasha gülümsedi.

"Aman Tanrım, az önce ne oldu?" Hamburgerinin son parçasını seslice tepsiye düşürmüş Tony şaşkınlıkla Bucky'e bakıyordu.

Sam gururla göğsünü kabarttı. "James Buchanan Barnes, biricik kış çocuğumuz, kendi sevdiceğini bulmuş." hemen masaya eğildi ve gülerek fısıldadı. "Natasha'yla çıkmaya başlamışlar. İnanabiliyor musun? Natasha?" tekrar güldü ve kafasını iki yana salladı. "O kız geçen seneye kadar kimseyi yakınına yaklaştırmazdı. Sharon'a selam vermeye kalkışanları bile fena benzetirdi."

"Ne?" son sözünün ardından Steve dalgınlığından sıyrılıp konuştuğunda Sam ona cevap veremeden Bucky siyahi çocuğun ensesine şaplak indirdi. "Kim sana bunu söyleme hakkını verdi dangalak?"

"Senin geçen hafta bana karşı kaybettiğin iddia." bu sefer ensesine şaplak yiyen Bucky olurken Tony son lokmasını ağzına attı.

"Buna gerçekten sevindim dostum fakat... kimseyi yanına yaklaştırmayan bir kızla nasıl tanışmış ve sevgili olacak kadar ileriye gitmiş olabilirsin?" Tony ağzındaki lokmayı yutmadan önce gülümsedi çünkü Bucky her an onu yumruklayabilecekmiş gibi görünüyordu. "Yani yanlış anlama, aşk hikayenizi dinlemekten keyif alırım elbette."

Bir patatesi daha ağzına atan Bruce güldü. "Kavga ederek."

Masadaki bütün bakışlar onu bulduğunda Bucky hariç herkesin surat ifadesinde belirgin bir şaşkınlık ve anlamamazlık okunabiliyordu, buna Steve de dahildi.

"Doğru duyduğuma emin olmalıyım- sen az önce kavga ederek tanıştıklarını mı söyledin?" Rhodes yediği yemekten daha ilginç görünen konuya karşın kaşlarını kaldırdı ve Bruce'e baktı.

Bucky'nin keyifsiz suratını görünce kırdığı potu anlamış Bruce ise belirgin bir rahatsızlıkla kıpırdandı. Bunu söylememesi gerekirdi, bunu söylememeliydi, bunu söylemeyecekti. Natasha onu fena benzetebilirdi ve Bucky'e gerek bile kalmazdı. "Bence... bunu Bucky'nin anlatması daha iyi."

Yerinden yavaşça ayaklandığında patatesleri ağzına tıkmaya başlamıştı ve kimsenin anlamayacağımı bilmesine rağmen konuştu. "Bakın, benim Betty ve Jen'in yanına gitmem gerekiyor tamam mı?"

Ardından son patatesi de ağzına zar zor sıkıştırıp aceleyle masadan ayrıldı. Dedikleri yalan da sayılmazdı.

Bu sefer bütün bakışlar Bucky'i bulduğunda uzun saçlarının ensesini kapattığı çocuk yemeğine gömülmeye hazırlandı. Ancak sandviçini ağzına götürmeden önce diğerlerine ithafen konuşmayı unutmadı. "Siktirin gidin."

Ve büyükçe bir ısırık aldı.

• • •

eternal sunshine | stevetony bromance [AU]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin