↱fifty nine

55 11 6
                                    

• • •

Akşamüstü yavaşça ayın güneş kovalamasıyla geçerken mavinin tonları dünyanın bir yarısına saçılmaya başlıyordu. Güneşin son ışıkları görülüyordu.

Bunu izlerken içini çekmiş Bucky ellerini ceketinin ceplerine yerleştirmiş, sandalyesinde oturan esmer gencin yanında duruyordu. Güneşin batışını izlemesine daldığını yanına geldiği halde fark etmemesinden anlayabiliyordu.

"Hey, dünyadan Tony'e." elini yüzünün önünde salladı. "Geçici sağırlık mı geçiriyorsun?"

Tony yüzünü buruşturarak ona baktı. "Ne saçmalıyorsun sen?"

Nefesini rahatlamayla veren Bucky onun Tony olduğundan emindi. Bir klonu onu öldürüp yerine geçmemişti kesinlikle. "Beni duymuyor musun? Dakikalardır sana sesleniyorum."

"Belki de duymak istememişimdir. Bazen hoşlanmadığım seslere karşı kendini kapatan bir sistemim var." rahatını bozmadan konuşmuş kahve saçlı genç kapişonunu başına geçirdi. Umursamaz davranıyordu.

"Duymak istediğin sesin ne olduğunu biliyorum ama şimdilik elindekiyle yetinmek zorundasın." omuzlarını silktiğinde diğer sandalyeyi çevirip ters oturmuş Bucky, ona çevirdi bedenini. "Akşam yemeği için çağırmaya gelmiştim."

"Duymak istediğim ses derken?" Tony kaşlarını çattı çünkü bunun altında yatan anlam sıradan bir şey olamazdı. Ona dikkatlice baktı. Ellerini sandalyenin arkasına yaslamış Bucky sakin görünüyordu, her zamanki gibi.

"Bunu seslice söylememe gerek var mı cidden?" çenesini ellerinin üzerine yerleştirdiğinde Tony'e cevap bekleyen bakışlarını dikmişti.

"Sen bile neyden bahsettiğini bilmiyorsun Buck." elini havada sallayarak geçiştirmiş Tony umursamaz görünmeyi sürdürdü ama zihni söyledikleriyle çalkalanıyordu.

Onun hareketlerine karşın sadece sakinliğini korumuş Bucky demir motiflerle süslenmiş sandalyenin sırtında ellerini gezdirdi. Cilalanmış çiçek ve yaprak desenlerinin üzerindeki küçük pütürleri hissedebiliyordu. Çenesini kaldırıp oturduğu yerde iyice yayıldığında kafasını kaldırıp Tony'e baktı yeniden.

"Seninle çok iyi arkadaş değilmişiz gibi görünebilir ama seni severim Tony. Ben kör ya da aptal değilim. Bir şey olduğunda bunu fark ediyorum. Herkes gibi." gencin yüzündeki ifadenin değişmesini izledi. "Bence Pepper'dan baya hoşlanıyorsun. Ne zaman bir yere gitmek için seni davet edecek olsak Steve hep bize Pepper ile olduğunu söylüyordu. Şanın gerçekten yürüyüp gidiyor ama bildiğim bir şey varsa ondan hoşlanmasan bu kadar çok vakit geçirmezdin. Anlıyorum. Bunu ben de yaptım."

Gözlerini kısmış Tony onun söyledikleriyle ilgili görünmüyordu ama son cümlesinde takılmıştı. "Natasha'dan mı bahsediyorsun sen?"

Sandalyesini ayaklarından destek alarak hafifçe bir öne bir arkaya sallayan genç derince bir nefesi içine çekti. "Beni ne kadar süründürdü tahmin bile edemezsin. Burnuma yumruk yemişliğim bile var. Gerçekten dostum, zor zamanlardı."

Kafasını iki yana sallarken burnunun üstünü hafifçe kaşıdı. Söylediği an acısını anımsamış gibiydi. "Yani... Pepper için şükretmelisin."

Dediklerine gülmek istediyse bile bunu yapacak teşviği kendisinde bulamadı Tony. Dalgındı çünkü artık hislerini içinde tutmak istemiyordu ama emin olamayışı onu ızdırap dolu bir ikileme sürüklüyordu. Dalgındı çünkü düşünmeliydi. Pepper ile zaman geçirmek çok güzeldi ve bunu çok seviyordu lakin artık arkadaşlığın ötesine geçmek istediği o noktadaydı. Dalgındı çünkü bir şeyler yapmak zorundaydı.

Dişlerini sıktı ve güneşin batışını seyretti bir süre daha. Bucky onun sessizliğine saygı duyuyor gibiydi. Sandalyesinde sakince oturup bahçeyi inceliyordu ve sabırla onu bekliyordu.

Tony ona döndüğünde ciğerlerini büyük bir nefesle doldurmuştu ve sanki çaresizlikle bakıyordu. "Eğer onu tamamiyle kaybedersem..."

"Şu an ona açılmayı düşünüyorsun ama onu kaybetmek istemiyorsun. Hislerini bilmese de yanında olması sana yeterli geliyor," Bucky sandalyeyi sallamayı kesip yerinde dikleşti ve gözlerinin içine baktı. "Ama şimdilik. Bir gün yetmeyeceğini ve daha fazlasını isteyeceğini biliyorsun. Sana bir daha onunla konuşup konuşmayacağın konusunda garanti veremem ama denemekten zarar gelmez. Dünyanın sonu olmayacak."

Haklı olduğunu bildiği için susmuş esmer gencin bakışlarındaki duygular sürekli değişiyordu sanki. Gözlerini çimlerin arasından zar zor görülebilen dört yapraklı bir yoncaya diktiğinde mırıldanır gibi konuştu. "Senin yaptığın da bu muydu?"

"Yani... evet... sayılır." yerinden ayaklanmış uzun saçlı genç sandalyeyi eski haline getirdi ve onun omzuna birkaç kez vurdu. "Sen kızların rüyalarındaki tek gecelik kutsayıcı Anthony Stark'sın, yaparsın."

"Pepper o kızlardan değil ve emin ol bunu duysaydı iğrentiyle bakardı." yan gülüşü dudaklarını kapladı Tony'nin. Kaşlarını kaldırmış Bucky'nin 'neden uğraşıyorum ki' der gibi yüzüne yerleşmiş ifade netti.

"Evet, onu anladım ama şu an akşam yemeği yemek istiyorsam acele etmeliyim. Seni severim dedim ama yemeğimi feda edecek kadar değil Tony Stark."

Ardından bahçenin kapısından geçti ve otelin alt katındaki kafeye ilerledi.

• • •

eternal sunshine | stevetony bromance [AU]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin