• • •
Yeni haftanın ikinci gününde, okulun boş bahçesi çıplak dalların oyun alanına dönmüşken bu manzaraya bir göz atıp telefonundaki oyuna dönmüş Tony, pek konuşulanlarla ilgilenmiyordu.
Oturdukları masayı çevrelemiş arkadaş grubunun mırıltılarla veya kendi aralarında konuştuklarını duyabiliyordu. Sam Rhodes ile parmak güreşi yaparken -Tony nasıl Rhodes'ın buna ikna olduğunu hala çözemiyordu- Bucky ve Steve ellerinde tuttukları bir broşürü okuyordu. Ponpon kızların yaptığı broşürün kimin elinden çıktığını iyi bilen Bucky omzundan uzandığı Steve'in kulak memesine dilini değdirdi ve yalamış gibi yaptı. "Seninkinin eli becerikliymiş."
Steve onun ağzına elinin tersiyle çaktığında ve Bucky arsızca sırıttığında sarışın genç bunun Sharon'un kulağına gitmemesi için dua etti içinden. "Pisliksin sen."
"Hayır, sadece Belle'nin hayal dünyası bir gün senin altına yatıp kulak memeni ısıracağını düşünecek kadar geniş." Bucky dilini çıkartıp iğrenircesine bir hareket yaptı. "Bu gerçekten mide bulandırıcı. Nasıl katlanıyorsun?"
Tony güldü. "Ponpon kızlardan Belle, Steve'e bunu mu söyledi?"
Bucky kafasını aşağı yukarı salladığında arsız sırıtışı dudaklarındaydı. "Bir gül demetinin içinde kırmızı saten sütyen sıkıştırıp içine bu notu yazdı ve Steve'e gönderdi."
Esmer genç kahkahalara boğulmak üzereyken onu durduran çok tanıdık bir ses oldu. "Kim kime saten sütyen göndermiş?"
Bir an Bucky, Steve ve Tony donup kaldıklarında karşılarında onlara hafifçe gülümseyerek bakan Sharon'u bulmuşlardı. Genç kız Steve'in yanına ilerlerken sarışın genç hemen ayaklandı, elindeki broşürü buruşturup Bucky'nin suratına atarken sevgilisine sıkıca sarılıp saçlarına öpücük kondurdu. "Saçma sapan meseleler işte... içecek bir şey ister misin?"
Sharon aniden onun böyle bir sevgi pıtırcığına dönmesini garipsemiş halde Bucky'e baktı. Ne dediğini delice merak etmişti ve yeniden sormaya yeltenmişti de ancak bu sefer masaya adeta güller saçarak gelen Pietro ondan önce davranmıştı.
"Hepinize tünaydın bal arıları!" genç masaya ellerini yasladığında bugün farklı bir hava sezilebiliyordu onda. Tony tek kaşını kaldırdı. "Bize bal arısı olarak seslenmeni neye borçluyuz hızlı velet?"
"Sen bile benim mutluluğumu bozamazsın Tony." Pietro platin sarısı saçlarından ellerini geçirdi ve onları düzeltirken çenesini kaldırdı.
"Seni böyle görmemizin sebebini hala söylemedin?" Sharon kaşlarını hafifçe çattı, Steve onu sanki olanları duymaması için kollarının arasına alıp sarmalamıştı ve bırakacak gibi görünmüyordu.
Pietro büyükçe gülümsedi ve ellerini pantolonun ceplerine sıkıştırdı. "Bu haftasonu, doğum günü partim, daha doğrusu ikizimle benim doğum günü partimiz var. Hepiniz davetlisiniz!" kollarını kocaman açıp onlara baktığında çocuksu neşesi görülmeye değerdi.
Tony elini masaya ritimle vurdu. "İşte buna varım. Hayatında ilk defa bir işe yaradın ampül kafa."
Pietro ona gözlerini devirdi. "Hediye almazsan seni partiye sokmam. İki hediye. Ona göre."
Ardından arkadaşlarını içine ektiği küçük heyecan kırıntılarıyla orada bırakıp adeta sekerek kantinden çıktı. Ancak kapıdan çıktığı sırada arkasından geldiğini fark etmediği genç kız için kapıyı açık bırakmayı düşünmemişti.
Tony o genç kızın acelesini fark ettiğinde düşüncelerinden ve arkadaşlarının konuşmalarından adeta soyutlandı. Pepper'ın yemekhane kapısından koşarcasına çıkıp gidişini merakla izledi.
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanfictionSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]