• • •
Öğlen vaktinin buğulu güneşi altında öğrenci akını daha yavaşça bahçeden geçiyordu. Perşembe gününün son zili çalalı dakikalar olmuştu ve gittikçe öğrencilerin azalmasıyla büyük gürültü yok olmuştu.
Kulaklığını boynuna asmış genç kız binbir tonu barındıran sarı saçlarını küçük bir topuza tutturmuş ve bir kısmını ensesinde açık bırakmıştı. O tutamlar arasından belli belirsiz görünen kulaklığından elini çekip okulun girişine park ettiği bisikletine yürüdü. Bisikletin kilidini çıkarıp direksiyonundan tutarak geriye aldı. Düşünceli görünüyordu. Bisiklete bineceği sırada direksiyonundaki eline kapanan kocaman ve sıcak bir el ile irkildi. Dalgınlığından sıyrılıp yanı başındaki kişiye baktı.
Hardal rengi ceketini üstüne geçirmiş genç biraz nefes nefese kalmış halde ona bakıyordu. Genç kızın parmaklarını sıkıca kavrarken hafifçe gülümsüyordu. Altındaki beyaz tişörtü biraz bol geliyordu ve Sharon ondan alıştığı parfümün kokusunu alabiliyordu. Aynı zamanda ferah bir şampuan kokusu da burnunu doldurmuştu. Oldukça yakınında olduğunu da o zaman fark etmişti, geri çekilmeye hamle etse bile bisikleti bunu engelliyordu. Elini çekerken ona bakmadı ve bisikleti sürmek için döndü ama belli ki sarışın oğlan onun peşini bırakmayacaktı.
"Lütfen Sharon, konuşabilir miyiz?" Steve umutla sordu ve yeniden onun elini tuttu.
O sırada bindikleri ağaç dalından onları izleyen Sam sırıttı, Rhodes'a muzip bakışlarını gönderdiğinde yumruklarını tokuşturdular. O ağacın gölgesinde bağdaş kurup oturmuş Pepper da merakla karşısındaki olayı izliyordu. Sharon'un yüzündeki katı ifade umudunu kırsa da onun affedeceğini düşünüyordu. Tony onun saçlarını bilmediği ve örgü olduğunu söylediği şekilde birbirine dolarken mırıldanıyordu. "Bu sefer kendisini affetirmeli."
Pepper bir şey demeden Sharon'un bisikletini kenarda durdurup duvara yaslamasını izledi. Genç kız onun ellerini tutmaya çabalayan sarışın oğlana soğuk bir ifadeyle bakıyordu. "Ne konuşmak istiyorsun?"
"Bak... ben... gerçekten özür dilerim. Daha önce de söyledim, ağzımdan kaçtı ve asla onu kast etmek istememiştim-"
Sharon ondan birkaç adım uzaklaşırken gencin özürlerini dinlemek istemiyordu. Affedici birisi olabilirdi ama oğlanın kalbini çok kırdığını ona anlatmak istiyordu ve bu yüzden belki de konuşmamaya karar vermişti. "Belki de konuşmadan önce iki kere düşünmelisindir Steve."
Steve ellerini pantolonun ceplerine sıkıştırdı. "Ne desen haklısın, biliyorum. Seni ne kadar üzdüğümün de farkındayım-"
"O zaman birkaç kuru özürle halledemeyeceğini de biliyorsundur." Sharon sesinin sert çıkmasına şaşırdıysa bile belli etmedi. "Söylediklerin gerçekten kırıcıydı Steve. Bunu anlamanı istiyorum. Her gün gelip benden özür dileyerek bir şey elde edemezsin-"
Sözleri Steve'in birkaç adımda mesafeyi kapatıp ellerini tutması ve yüzüne doğru eğilmesiyle kesildi. Genç gerçekten üzgün görünüyordu ve kızın yüzündeki ifadeye baktıkça daha da pişman oluyordu. "Silas'a ne kadar değer verdiğini biliyorum ve sözlerimde samimiyim. Sana onları söylememeliydim, gerçekten özür dilerim Sharon. Kalbini kırdığımı biliyorum ama lütfen..."
Genç kıza umutla bakarken Sharon yeniden ellerini çekti ve bisikletine uzandı ama oğlan onun ağzından affedici sözleri duymadığı sürece onu bırakmamakta kararlıydı. "Daha ne yapmam gerekiyor-"
"Senden hiçbir şey yapmanı istemiyorum Steve. Sadece benimle tekrardan konuşabilmek veya yiyişebilmek için özür dilemek yerine gerçekten kırıcı harekette bulunduğun için özür dilemeni beklemiştim. Bunu düşündürecek bir tavırda da bulunmuyorsun." Sharon bisikletini sinirle duvardan alırken Steve'e ateş saçan bakışlarını dikti.
"Sharon." genç kıza son derece sakin bir şekilde seslendi ve bu sefer ellerini tutmadı veya hiçbir şey yapmadı. "Eğer aynısını sen bana söyleseydin ben de kırılırdım ve belki de... daha kötü davranırdım. Yaptığımın gerçekten ne kadar berbat olduğunun farkındayım ve bu yüzden özür diliyorum. Silas'ı sevdiğini biliyorum. O senin arkadaşın ve benim... söylediklerim gerçekten hoş değildi. Sadece seninle konuşmak için özür dilemiyorum. Dediğim gibi, sözlerimde samimiyim. Lütfen, bunu anla. Ben..." bir an duraksadı ve bir nefesi içine çekti. "Öyle biri değilim. Nasıl öyle konuştuğumu ben de bilmiyorum..." bir an genç kızın gözlerinin içine bakarken sinirinin sindiğini gördü. Eliyle ensesini çekingence kaşıdı. "Gerçekten üzgünüm. Eğer benimle bundan sonra da konuşmak istemezsen... anlarım. Ama umarım beni affedersin. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun." ellerini ceketinin cebine yerleştirirken Sharon'un sakinleşen ellerini ve çevirdiği yüzündeki düşünceli ifadeyi izledi. "Eğer olur da maça gelirsen... gerçekten seni orada görmek beni çok mutlu eder. Hayal edebileceğinden daha fazla hem de."
Ancak sözlerini büyük bir sessizlik karşıladı. Sharon ona hiçbir tepki vermedi. Bakışları bir sürü duyguyla çalkalanıyordu. Ona haşin tarafını gösterebilir ve onunla kavga edebilirdi ama gencin gerçekten üzgün olduğunu görmek, ona gerçekten ne kadar kırgın olduğunu gösterebildiğini anlamak onu bütün bunlardan uzaklaştırmıştı. Dudaklarını hafifçe birbirine bastırırken bisikletini çekti ve hızlıca yerleşti. Steve'in onu izlediğini biliyordu.
"Maçta iyi şanslar Steve." ardından bisikletini döndürerek bahçedeki çıkış kapısına sürdü. Kulaklıklarını yerleştirirken omuzlarının gerisinde uçuşan saçlarıyla caddede bisikletini sürdü ve en sonunda köşeyi döndü. Bir kez daha dönüp Steve'e bakamamıştı.
Steve derince bir nefesi içine çekti. Arkadaşlarının şaşkın ifadeleri ise onu pek hayal kırıklığına uğratmamıştı. Çantasını Pepper'ın yanından alırken olağan adımlarla az önce Sharon'un çıkıp gittiği kapıya ilerledi.
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
Fiksi PenggemarSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]