• • •
Öğleden sonra gelen hafif sıcak sert soğuğu biraz da olsun yumuşatmayı başarmıştı. Soğuk olmasına rağmen narince esen rüzgarda ilerlemek daha kolaydı.
Rüzgarın vurduğu kuru ağaç dalları odasının penceresine çarparken genç kız saçlarını topladı ve odadan çıkarak salona indi. Cumartesi günüydü ve herkes evdeydi. Babası kendi çalışma odasında gazete okuyordu -genellikle her cumartesi öğleden sonrası böyle geçerdi- annesi ise mutfakta kek yapmakla meşguldü. Annesinin mutfakta bir şeyler yapmayı sevdiğini bildiği için ona itiraz etmemişti. Salona indiğinde televizyonu açmayı düşündü. Evde kalmak istiyordu ancak bir yandan canı sıkıldığı için bir şeylerle oyalanmak istiyordu.
O sırada kapı zili çaldı. Bir an şaşırdı ve kimin gelebileceğini düşündü ancak fazla sürmemişti. Adımları kapıya ilerledi ve demir kapıyı açtığında birden üzerine bir şeyin düştüğünü hissetti ve dengesini kaybetmemeye çalışarak ona tutundu.
"Sürpriz tatlı şey!" Sharon üzerine adeta atlamıştı ve boynunu kollarına dolamıştı. Genç kıza sıkıca sarılırken aynı zamanda haykırıyordu.
Genç kızın babası ve annesi salona geldiklerinde Pepper güldü, Sharon'a sarılıp burnunu genç kızın omzuna yasladı. O sırada kapıda dikilen diğer gençleri gördü. Steve ve Sam ellerinde tuttukları küçük poşetlerle ona gülümsüyordu. Bucky elinde tuttuğu çiçeği unutmuş gibi Steve'in omzunun üzerisinden el sallarken Natasa genç kıza göz kırptı. "Bizim için yerin var mı Pep?"
Turuncu saçlarının Sharon tarafından ele geçirildiği kız arkadaşına sarılmayı bırakmıştı ve onlara otuz iki diş sırıtarak bakıyordu. "Evet, elbette..."
İçeriye girdiklerinde arkalarda kalan Rhodes'u gördü ve siyahi genç kendi aldığı büyük papatya demetiyle önce ona sarıldı ve ardından demeti genç kızın annesine uzattı. Pepper onların eve girişini izlerken büyük gülümsemesini dudaklarından silemiyordu. Bu gerçekten genç kız için büyük bir sürpriz olmuştu ancak onu fazlasıyla sevindirmişti.
Arkadaşlarının annesine aldıkları çiçekleri ve hediyeleri uzatmasını izlerken en sona kalmış Tony içeriye adımlamıştı. Kızın yanına geldiğinde elinde tuttuğu küçük karton poşedi onun eline bıraktı. "Senin için." fısıldadığında Pepper şaşkınca ona baktı ve o zaman onu fark etti.
Kısa süre bakıştılar, ardından Pepper kapıyı kapatıp onun da evin içerisinde ilerleyip annesine doğru gülümseyerek gitmesini izledi. Turuncu saçlarını aldığı annesinin esmer gence bakışları muzipti ve Pepper onun sonradan kendisini sıkıştıracağını biliyordu.
"Tony, seni yeniden görmek ne güzel!" orta yaşlı kadın sanki bütün hastalığının yorgunluğunu unutmuş gibi genç adama hafifçe sarıldı ve saçlarını şefkatle okşayıp karıştırdı.
"Sizi de Bayan Potts. Umarım yine o güzel pankeklerinizden yapmışsınızdır." esmer genç kadının gülerken kısılan gözlerine bakarken yan taraflarından bir ses yükseldi.
"Sen onu nereden tanıyorsun ki?" orta yaşlarının sonundaki adamın sesi kafasının karıştığını belli ediyordu. Gözlüklerini gözünden indirmişti.
"Sonra anlatırım." diyen kadın elini havada geçiştirir gibi salladı, ardından gençlere bakındı. "Kek isteyen? Yeni yaptım, sıcacık."
Herkesten onaylarcasına mırıltılar yükseldi, buna genç kızın babası da dahildi. Pepper ortamdan sıyrılarak merdivenlere yöneldi ve odasına çıktı. Arkasından onu takip eden Tony'nin farkında değil gibiydi, elinde tuttuğu poşeti komodinin üzerine bıraktığında odanın kapısında genci gördü.
"Neden şimdi açmıyorsun?" Tony merakla sordu, sesi kısık çıkıyordu.
Pepper hediyeye baktı, pembe morlu parlak pakedini poşetin içinden seçebiliyordu. Omuzlarını silkti. "Acelesi var mı?"
"Tepkini görmek isterdim." geniş bir sırıtış dudaklarında yer edindiğinde Pepper da gülümsedi.
Sanki aralarında geçenleri unutmuştu; gencin kendisine açıldığını, onunla yaşadığı heyecanlı yakınlaşmayı ve gencin ona olan sevgisini bakışlarından saklayamadığı o anları zihninin derinliklerine gömmüştü. Genç kız duygularının aynı olduğuna emin gibiydi ancak durum bundan farklıydı. Arkadaşlıklarının devam etmesini çok istiyordu ve bunun gence olan arkadaşça duygularından kaynakladığını sanıyordu.
Gülümsemesi hafifçe küçüldüğünde gözlerini gence çevirdi. "Sana bu zevki yaşatmak istemiyorum. Benimle dalga geçersin sonra."
Ardından odadan çıkmak için kapıya ilerledi ancak Tony istifini bozmamıştı. "Bilemem, duruma bağlı. Mesela tarçınlı çörek oldukça iyi bir malzemeydi."
Bu genç kızın gülümsemesini dudaklarından silmişti. Gözlerini devirdiğinde esmer gencin kolundan tutarak çevirdi ve dışarıya çıkması için çekiştirirken kapıyı arkasından kapattı. "Hiç komik değil. Annen sana hiç böyle isimlerle seslenmedi mi?"
"Hayır, genellikle Anthony der." Tony omuzlarını silktiğinde genç kızın tutuşundan kolunu kurtarmadı, aksine beline sarılıp onu kendine çektiğinde yanağına bir öpücük kondurdu. En azından bunu yapabilmeliydi. "Ama tarçınlı çörek de fena değil."
Genç kızın yanından ayrıldığında Pepper öpücüğü hala hissedebiliyordu sanki. Yüzü hafifçe kızardı ve parmakları yanağında oyalandı. Belki de günün geri kalanı boyunca aklının bir köşesini işgal eden tek şey buydu.
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanficSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]