• • •
Kışın ortasında olmalarına rağmen nasıl iliklerine kadar donmadığını düşünen Steve, karşısındaki duvara baktı. Düşündüğünden daha uzun çıktığı için küfretmiş ancak Tony bunu duyamamıştı.
"Hızlı olmamız gerek. Şu an ders saati ve yokluğumuz fark edilirse..."
Tony kot pantolonunu yukarıya çekti hafifçe, sabah eline geçen ilk pantolonu alıp giydiğine içinden lanetler ve küfürler sıralıyordu. Bu pantolonun diz kısımları genelde kasardı ve genç adam şu an yapacağı şeyi düşününce bacaklarının nasıl esnek olmayan kumaş içerisinde kasılacağını fark ederek içi şişmişti. "Anladık koca oğlan. Mızmızlanma da atla artık şuradan."
Steve onun duruşuna yan bir bakış gönderdi. Ardından bacaklarına yüklenerek bütün kuvvetiyle koşturdu ve okulun duvarına uzun bedeniyle tırmanmayı sonunda başardı. Ellerinden destek alarak duvarın üzerinden atlayıp yere indi, inişinde biraz sendelemesine engel olamasa da düşmemişti. Nereye fırlattığını bilmediği çantasını bulmak için etrafına bakınırken Tony ise saçlarını gergince elleri arasından geçirip mırıldandı. "Sikeyim böyle işi. Öldün sen Bucky."
Ardından bütün gücüyle koşturup zıpladı ve Steve gibi olmasa da sonuç olarak duvara tutunmayı başardı. Üzerine çıkıp atlamak üzereyken pantolonu yüzünden rahat hareket edemedi ve duvardan inmek üzereyken bacakları ayakkabısının iplerine takılmasından dolayı birbirine dolandı. Bacak arasını kenara çarparak beton zemine yuvarlandığında haykırdı. "Siktiğimin duvarı! Lanet olsun, penisimi hissetmiyorum!"
Steve yerden aldığı çantasının üzerindeki tozları silkelerken yerde yatan çocuğa baktı ve dediği şeyle gülüşünü bastırmak için ağzının içini ısırmak zorunda kaldı. Tony yerde küçük bir çocuk gibi bir sağa bir sola sallanırken elleri bacaklarının arasına kapanmıştı. "SİKEYİM! LANET OLSUN!"
Bir kez daha bağırdığında Steve sonunda yanına koşturdu. "Eğer böyle küfürler savurarak bağırmaya devam edersen yakalanabiliriz."
Çocuğu kolundan tutup kaldırmak için yavaşça hareket ettirdi ancak Tony omurgasını ağrıtan beton zeminde yuvarlanmayı daha çok istiyor gibiydi. Bacak arasını tutmaya devam ederken yüzünü acıyla buruşturmuş, arada sızlanıp inliyordu. "Bu daha ciddi bir mesele Rogers... Bucky'i geberteceğim. Hem de bacak arasına tekmeler atarak."
"Lütfen bunu insanların içinde yapma." yalvarırcasına söyleyen Steve onun diğer kolunu da tuttuğunda sonunda yerden kaldırmayı başarmıştı. Dengesini sağlamaya çalışırken ne olur ne olmaz düşüncesiyle bir kolundan tutmayı sürdürüyordu.
"Bunu insanların içinde yapacağım ve herkes gazabımı görecek." duvara yaslandığında bacak arasındaki şiddetli ağrıya bir de kuyruk sokumundaki acı eklenmişti. "TANRIM! ONU HAVADA TOKATLAYARAK GEBERTECEĞİM! OROSPU ÇOCUĞU!"
Steve onun çantasını da bulduğunda ağzını kapatması için çantayı tozlu olmasını umursamadan kafasına fırlattı. "Sus artık, bizi yakalatacaksın!"
Çantasını sırtına taktığında Tony duvardan ayrıldı ve kafasına yediği çantayı eline almak için eğilmeye çalıştı. Neredeyse ağlayacak gibiydi. Steve onu daha fazla izlemeye dayanamadı ve yerden alırken onun kolunu tutup yaşlı bir amca gibi yürümesine yardım etti.
Her adımında başka yaratıcı bir küfrü savuran Tony artık bağırmıyordu ama Steve onun küfürlerini duymaktan o kadar keyif aldığını söyleyemezdi. Okulun yan sokağından köşeyi döndüler ve hızlarını arttırarak şehir merkezine doğru yol aldılar. Tony bir taksiye binmeleri için tutturduğunda Steve eğer onu susturacaksa taksiye para bayılmaya da razı olduğunu söylemiş, sonunda bir taksiyle şehir merkezine dakikalar içerisinde varmışlardı.
Tony hâlâ küfrediyordu ama en azından içinden ediyordu.
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanfictionSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]