• • •
Beyazın hakim olduğu revirde, hafifçe kızarmış eklemlerine bakan sarışın oğlan sadece ne yapacağını bilemediği için bakışlarını ellerine dikmişti.
Onun yanında oturan Sharon yerinde kıpırdandı. "Beni koruduğun için teşekkür ederim ama kendi başımın çaresine bakabilirdim."
Steve kafasını kaldırıp genç kızın yüzüne baktı. Gözlerindeki yumuşak ifade kalbinin ritmini çoktan bozmayı başarmıştı. "Sana öyle seslenmeye hakkı yok-"
"Biliyorum, biliyorum... sadece aptalın teki. Bu kadar uğraşmaya değmez bile." derince bir nefesi içine çeken genç kızın umrunda değilmiş gibi görünse de, Steve içten içe bu yaşananlardan dolayı kötü hissettiğinin farkındaydı.
"Öyle görünmüyorsun Sharon..." Steve onu rahatlatmak istercesine mırıldandı. "Sadece insanlar..."
Sharon onun kızarmış eklemlerine dokundu parmaklarının ucuyla, ardından elini nazikçe tuttu. "Geçen gün sana öyle çıkıştığım için üzgünüm. Sadece artık bunları dinlemek beni sıkmıştı. Senin de öyle düşündüğünü bilmek... üzülmüştüm."
"Sorun değil, asıl özür dilemesi gereken benim. Özel hayatın sonuçta, burnumu sokmamam gerekirdi." eline dolanan yumuşak parmakları hafifçe sıktığında genç kızın parlak tenini izledi bir süre. Saatlerce midesinde kelebeklerin uçmasına sebep olan genç kızın ellerini tutarak otursaydı bundan şikayetçi olmayacağını biliyordu. Bu anın son bulmasını ve kızın kendisine olan yakınlığından mahrum kalmak istemiyordu.
"Sanırım aramızdaki sorunları çözdük?" Sharon ona yan gülüşünü takınarak baktığında oldukça çekici görünüyordu. Steve kafasını aşağı yukarı sersemlemiş bir halde salladı. "E-evet... evet."
"Buna sevindim." diyerek başparmağıyla sarışın oğlanın elinin üzerini hafifçe okşadı. Ardından parmaklarını onun avcundan ayırarak ayaklandığında gülümsemesini genişletmiş, çocuğun bu hareketinden dolayı mutsuz olduğunun farkında olmaksızın ona doğru yaklaşmıştı.
Omzuna elini zarifçe yerleştirip yanağına eğildiğinde küçük bir öpücüğü elmacık kemiğinin üzerine bıraktı. Bununla nefesinin kesildiğini hisseden genç ne yapacağını bilememişti, midesindeki kelebekler boğazına tırmanıyordu artık. Sharon geri çekilirken ona son kez baktı güzel gözleriyle. "Sonra görüşürüz. Benim şu an derse yetişmem gerekiyor."
Odadan çıkmak için döndüğünde ve bir adım uzaklaştığında Steve onun bileğini yakalayıp kendisine çevirdi, yeniden o güzel gözlerle karşı karşıya gelerek diğer elini beline yerleştirip bedenini kendisine yaklaştırmıştı ki-
Bir anda bunları sadece düşündüğünü ve Sharon'un çoktan kapıdan çıkıp gittiğini anca dağınık saçları ve şişmiş gözleriyle kafasını revirin kapısından uzatan Tony'nin 'şşş' sesleri çıkararak kendisine seslediğinde anlamıştı.
"Tanrı aşkına Steve!" diye feryat etti en sonunda. "Ne halt yemeye..." çocuk şişikliği yetmiyormuş gibi gözlerini daha da kıstığında karşısında sırıtarak oturan oğlanı sorguya çekmekten vazgeçmişti.
Sırtını kapının pervazına yasladı. "Her ne olduysa belli ki güzel şeyler yaşanmış Rogers. Bu sırıtışını az önce revirden çıkan Sharon'a mı borçluyuz?"
Steve sırıtışını ne kadar istese de yüzünden silemeden arkadaşına baktı. "Hayır, ne alaka?"
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanfictionSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]