• • •
Aynı haftanın cuma gününe yerleştirilmiş fizik dersine girdi Steve Rogers.
Dersin başlamasına birkaç dakika kala sınıfa adımlamış genç gözüne kestirdiği sıralardan birine geçip oturdu. Bu derse olan toleransı sadece öğretmeninin ılımlı tavrından dolayıydı. Fizikle uzaktan yakından alakası olmayan genç sadece dersten geçebilecek kadar not almaya bakıyordu. Eh, bazen bunu başaramayabiliyordu.
Çantasını tekli sırasına astığında defterini ve kalemini çıkarıp öğretmenin gelmesini eline yasladığı eğik başı ve sıkkın yüzüyle beklemeye başladı. Sınıf neredeyse dolmuştu ve yerlerini kapmış öğrenciler kendi aralarında konuşuyor, arada birbirilerine kağıt fırlatıyor, hatta birbirlerinin üzerine tırmandıkları bile oluyordu. Bütün bunlar karşısında ifadesizliğini takınmayı öğrenmiş Steve onları izlemekten vazgeçti ve masasına dikti gözlerini.
Kapının gıcırtılı sesi duyulduğunda sınıftaki sesler kesildi. Gözlüklü fizik öğretmeni içeriye adımladığında öğrenciler durulup ona bakıyordu. Genç adam kulaklarını tırmalayan gıcırtıyla yüzünü buruşturmuş kapıyı kapatmak üzereyken dışarıdaki bir el tarafından durduruldu. Buna şaşırdı ve kapıyı yavaşça ittirdiğinde kapıyı tutan kişinin kim olduğuna bakmak için kafasını dışarıya uzattı.
Favori öğrencilerinden birini görmek adamın dudaklarının bir tebessümle kıvrılmasına sebebiyet vermişti. "Anthony, hala bu alışkanlığını sürdürdüğünü görmek ne hoş."
Tony gülümsedi ve bu gülümsemenin içten göründüğünü umut etti. "Bilirsiniz, huylar ölmez."
"Her neyse, geç içeri. Daha fazla bu kapının sesine katlanabileceğimi sanmıyorum."
Adam öğrencisini sınıfa alıp kapıyı arkasından kapattığında Steve kafasını kaldırıp gelen kişiye baktı. Tek omzuna gevşekçe taktığı çantasıyla adının Tony olduğunu hatırladığı genç adamın sıralar arasında ilerleyip yan taraftaki sıraya oturuşunu izledi. Öğretmenin sesinin duyulmadığı dakikalarda Anthony onu fark etmiş ve eliyle bir selam göndermişti.
"Günaydın uyuyan güzel." bir an duraksayıp Steve'in yüzünü baştan aşağı inceledi, sarı tutamları geçen güne nazaran daha düzgün duruyordu ve arkasından vuran güneş ışığı kesinlikle genç adamı bir yıldız gibi parlatıyordu. "Aslında Aurora'ya çok benziyorsun, onun alternatif evrendeki bir versiyonu falan olmadığına emin misin?"
"Sana da günaydın Tony." gülümseyerek genç adamı cevaplayıp önüne döndü. Elini yanağına yasladığında içinden genç adamın yine kendisinden notları istememesini umut ediyordu. Çünkü dersin yarısında not almayı bırakıp karakalem çizimine başlayan Steve, defteri fizik sorularını yazmak dışında her şey için kullanmıştı.
Eline kalemini aldığında yine aynısı olacağını bilmesine rağmen bir nefesi derince içine çekerek öğretmenin anlatmaya başladığı konudaki sözel detayları not almaya başladı. Adam soru yazmadan önce şekilleri çizmeye başlamış, elindeki tebeşirle tahtayı donatıyordu. Tony şekillerin çoğunu es geçti, notların bir kısmını yarım yamalak yazarken kulağı sürekli adamın kelimelerindeydi.
Tony adamın söylediklerini dinlerken ve soruları defterine geçirken, Steve ise bir başka karalamasına daha başlamıştı ve ders devam ediyordu. Son on dakika içerisinde Tony zamanın nasıl geçtiğini anlamazken, Steve bu anda sıkışıp kaldığını sandı. Sonunda saati doldurdular ve zil sesi bütün okulu inletti.
Steve kalemi masasına sakince bıraktığında çantasını eline geçirdi. Hızlıca geçip giden öğrenciler arasında acelesizce eşyalarını topluyordu. Onun yan sırasındaki esmer adama bakmadı fakat Tony çoktan onun sırasına eğilmişti.
"Vay be, harika bir yetenek var sende." diyerek defterdeki karalamaya büyülenmiş bakışlarını dikti. Steve bundan rahatsız olmuş görünmüyordu, onun incelemesini bitirmesini bekler gibi elini geriye çekmişti. "Teşekkürler dostum."
Tony geriye çekildiğinde sırasında arkasına yaslandı. "Demek sen de fizik dersinde bunları yapıyorsun?" dudaklarında muzip bir gülüş belirmişti. Steve omuzlarını silkti. "Fizik dersinin pek ilgimi çektiğini söyleyemem."
"Evet, bunu anlamak için zeki olmak gerekmiyor Aurora." hızlı hareketlerle eşyalarını toplayan Tony güldü. "Senin için güzel bir teklifim var." yerinde döndü ve ilgisini çekmeyi başarmış gencin mavi gözlerinin içine baktı. "Sen bana edebiyat notlarını ver, ben seni her hafta cuma günü fizik sorularına çalıştırayım. Bence karlı bir anlaşma."
Elini uzattığında Steve bir süre düşündü. En azından özel ders almak ki para vermeden aldığını göz önünde bulundurmalıydı, aslında güzel bir fırsattı. Kısacık kahve tutamlarının birbirine girdiği genç adamın koyu mavi tonlarındaki gözlerinde yer edinmiş ışıltısını izledi ve ilk defa yüzünü incelediğini fark etti. Tanıştıklarında neredeyse umursamadığı Anthony Stark'ın dost canlısı tavırlarının hoşuna gitmediğini söyleyemezdi. Tek gözünü kısıp bakışlarını gözlerine çevirdi ve yüzünü incelemeyi bıraktı. "Cuma günleri? Çıkışta mı?"
Tony dudaklarını bükmüş, artık mimiklerini ortaya çıkaran gülümsemesinin silindiği ifadesiyle bakıyordu. "Hayır, çıkışta olmaz. Cuma günlerini evimde geçirmeyi seviyorum. O yüzden öğle arasında veya teneffüste olabilir."
"Pekala, bana uyar. Anlaştık Stark." omuzlarını yeniden silkerek karşısındaki esmerin elini sıktı. İkisinin de yüzünde beliren gülümseme ile, bu karlı anlaşma samimi bir taraf kazanmıştı.
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanficSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]