• • •
— 3 Ay Sonra
Tepedeki göz alıcı güneş bütün görkemiyle parlıyordu. Saçtığı ışıklar her yeri aydınlatıyor ve büyüklüğüne hayran bıraktırıyordu her zamanki gibi.
Güneşin bu taze ışıklarından ağacın yapraklarının düşürdüğü gölgelerle sakınmaya çabalayan esmer genç ağzında çevirdiği yaprak parçasını parmaklarının arasına sıkıştırdı. Hava oldukça sıcaktı, altına giydiği şort bile bu havaya çare olamıyordu. Gölgede oturmasına rağmen bir esinti bile yoktu ortalıkta. Elini sahilin gerisinde kalan çimenlerin üzerinden kafasının arkasına yaslarken uzandığı yeşilliklerin arasında kıpırdandı. Aynı ağacın gölgesi altında, sol tarafında yatan sarışın genç çimenleri koparıp boylarını ölçüyordu sıkıntıdan.
Sahildeki kayalıkların üzerinde ilerleyen iki genç kızdan kahkahalar duyuldu. Bununla kafasını hızlıca kaldırıp bakan ilk kişi esmer genç olmuştu. Uzun bir aradan sonra ilk defa turuncu, şeftaliyi andıran tutamların gerisinde dalgalandığı güzel kızın güldüğünü görüyordu ve bu sandığından çok daha hoşuna gitmişti. Sevgilisinin yüzündeki gülümsemeyi görmek için yanıp tutuşuyordu.
Onun yanında yürüyen sarışın genç kız da ondan farksız sayılmazdı. Arkadaşının kahkahasıyla öylesine mutlu olmuştu ki ona katılmadan edememişti. Esmer genç onları izledi, bir süre kayalıklarda gezinmelerini ve Sharon espiriler patlatırken sevgilisinin gözlerinden yaşlar gelene kadar katıla katıla gülmesini seyretti. Bu muazzam manzaranın içini hiç bu kadar huzurla dolduracağını düşünmezdi.
"Pepper nasıl?" diye sordu sarışın oğlan.
"Daha iyi. En azından ilk günlerdeki gibi annesini sormayı bırakmış." derince bir nefesi içine çekerken esmer genç yaşadığı acıyı anlayamayacağını fark etmişti. "Bir seferinde denk gelmiştim ve ne yapacağımı bilememiştim."
Sarışın oğlandan ses çıkmadı bir süre. Bu hayatta tutunduğu tek dal olan annesini kaybetseydi nasıl bir acıyla yüzleşirdi bilemiyordu ve tahmin dahi edemiyordu. Hepsi genç kız için üzülüyordu ve onun yanında olduğunu belli ediyordu her seferinde. Natasha haftanın dört beş günü Sharon ile beraber genç kıza uğrarken, Rhodes ve Sam onunla beraber bazen kafelere veya daha önce yemedikleri tatlar için farklı geleneksel yemeklerin bulunduğu lokantalara gidiyordu. Bucky ile Pietro ise ona bir hobi edindirmek için beraber çömlek yapım kursuna gitmeye karar vermişlerdi ama iki oğlanın çömlek konusunda pek başarılı oldukları söylenemezdi, Pepper'ın kafası dağılmış gibiydi onların aksine.
Bir süre sessiz kalmış iki genç kahkahaları dinlemeyi sürdürdü. Steve artık çimenlerden sıkılmış görünüyordu. Kopardığı parçaları ileriye gevşekçe hareketlerle attığında Tony gökyüzüne bakıyor, bulutların şekillerini çeşitli şeylere benzetmeye çalışıyordu.
Kolunu kaldırdı ve kocaman bir bulutu işaret etti. "Şu lokomotife benziyor."
Steve bakışlarını işaret ettiği buluta çevirdi. Gözleri kısıldığında emin olamamış gibiydi. "Bence sadece buluta benziyor."
"Gerçekten hayal gücün ölmüş." Tony çimenlerin üzerinde elini gezdirirken mırıldanmıştı, artık gökyüzüne bakmıyordu.
"Bence sen fazla hayalperestsin." Steve dudaklarını bükerken ellerini ensesinde birleştirdi. İkisi de havanın fazla sıcak olduğu konusunda hemfikirdi.
"Güneş ışığı saçan birine göre fazla karamsar sözler bunlar." esmer genç dalga geçerken keyiflenmiş görünüyordu. Steve birkaç parça çimen daha koparıp onun yüzüne fırlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanfictionSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]