• • •
Lavaboya gidip ellerini yıkayan sarışın kız aynada kendisine baktı, saçlarını hafifçe düzeltti ve okuldan kaçarak geldiği kafede geçirdiği zamanın güzel olduğunu düşünerek gülümsedi. Bugünü sevmişti.
Fazla oyalanmadan çıktı ve lavaboya uzanan kısa koridorda ilerledi. Ancak koridordan hemen çıktığı anda karşısında uzun boylu sarışını bulacağını tahmin etmemişti. "Steve." küçük gülümsemesiyle genç adamın yüzünü inceledi. "Sanırım lavaboya-"
"Hayır, şey... aslında... seninle yalnız kalmak- yani yalnız konuşmak istemiştim..." Steve nefesini yavaşça verirken parmaklarını birbirine doladı ve bütün içtenliğiyle gülümsedi. Heyecanını belli etmemek için elinden geldiğince çabalıyordu.
"Tabii." genç kız kollarını birbirine doladığında koridorun diğer köşesine ilerledi ve duvara yaslanarak Steve'in kendisine doğru gelen yavaş adımlarını izledi. "Sanırım ortam fazla gürültülü?"
"Her zamanki gibi. Alışık olmadığım şey değil." dedi sarışın oğlan. Bu karşısındaki kızın gülmesine sebep olurken aynı zamanda onun kulağının arkasına sıkıştırdığı tutamlarla oynadığını fark etmişti.
"Sharon..." yumuşak, kadife gibi bir sesle konuştu Steve. Sanki bu anı hayatındaki en özel anlardan birine dönüştürmek ister gibi narin davranıyor ve kaybolduğu mavi gözlerin derinliklerine bakmak istiyordu. "Sen gördüğüm ve tanıdığım en harika insanlardan birisin... seninle konuşmaktan, vakit geçirmekten çok keyif alıyorum. Eğlencelisin, nerede nasıl davranacağını çok iyi biliyorsun ve..."
Sarışın kız ciddileşmiş, dudaklarındaki gülümsemesi yavaşça küçülüyordu. Yerinde doğrulduğunda bakışlarında belli olan şaşkınlıkla ona methiyeler düzen genç adamın yüzüne bakıyordu. Beyni sanki durmuş gibiydi, ne diyeceğini bilemiyordu. İşin aslı orada o an heyecandan ölecekmiş gibi hisseden tek kişi Steve değildi. Sharon da en az onun kadar heyecanlı ve panikti, kalbinin bu kadar hızlı atabildiğine inanamıyordu.
"Senin duygularını bilemem," Steve yutkundu, artık parmaklarına bakıyor ve kızın vereceği tepkiden çekiniyordu. "Ama ben..."
Kendi sert parmaklarına dolanan yumuşak parmaklarla kaskatı kesildi bir anlığına ve sesi sonlara doğru kısıldı. Ancak bu şaşkınlık sonrasında yaşananlar düşünülünce hiçbir şeydi. Parmaklarını sıkıca tutan Sharon ayak uçlarında yükseldi ve genç adamın dudaklarına uzandı. Küçük bir öpücüğü bıraktığında kalbinin eline düşeceğini düşünmüş ve nasıl bir cesaretle bunu yaptığını sorgulamıştı anlığına. Fakat bu çekingence kondurduğu öpücüğü karşılıksız kalmadığında ve dudakları tatlı bir baskıyla hareketlendiğinde bütün düşünceler zihninden silinmişti.
Nefesleri yavaşça kesiliyor, heyecanı kalbinin ritmini gittikçe bozuyor ve başı dönmeye başlıyordu. Bir elini genç adamın ensesine yerleştirdiğinde ve dibindeki saçlarla oynadığında Steve'in kıkırdadığını dudaklarının üzerinde hissetmişti. Beline sarılan güçlü kollara kendisini bırakıp bedenini ona daha çok yaklaştırdı. Steve kafasını daha çok eğdiğinde belindeki tutuşunu sıkılaştırmıştı, öte yandan genç kızın yüzünde parmaklarının uçlarını gezdiriyordu. Birbirlerine daha çok sokuldular ve gerçekten nefese ihtiyacı olduklarını anlayana kadar öpüşmeye, dudaklarını tutkulu öpücükleriyle doldurmaya devam ettiler. Ayrıldıklarında genç kızın kapalı gözlerini izledi birkaç saniye, ardından yanağına dudaklarını bastırdı. Öpücükleriyle sarışın kızın yüz hatlarını çiziyor ve kendi zihnine bu öpücüklerin aracılığıyla aşık olduğu çehreyi kazıyordu. Çenesine kadar geldiğinde Sharon'un ürperdiği ve titrek bir nefesi istemsizce bıraktığını fark etti.
"Beni bu konuşmadan kurtardığın için teşekkür ederim." ardından kulağına mırıldandı ve kollarını sıkıca sardığı genç kızın boyun kıvrımına burnunu sürttü.
Kokusunu derince içine çekti. Bugünü çok sevmişti.
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanficSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]