• • •
Anthony Stark genellikle her şeye geç kalırdı.
Sonbaharın ilk esintilerinin kendisini gösterdiği bahçesinde koşturduğu okulunun ikinci haftasının çarşambasında da değişen bir şey olmamıştı. Kendisine güveninin boyunu aştığı genç hızlıca ilerliyor olabilirdi fakat bu onun neredeyse yirmi dakika geç kaldığı gerçeğini değiştirmiyordu. Okul binasının kapısına diktiği gözlerini bir saniye dahi ayırmazken basamaklardan çıktı. Bir kopçasına sıkıca sarıldığı sırt çantasıyla binaya girdi ve fazla ses çıkarmaması adına kapıyı arkasından kapattı.
Öğretmenleri genellikle umursamak istemezdi ve bazen fizik öğretmenine yaptığı da bu olurdu ancak bakışlarıyla karşısındaki insanı yakabilecek bir edebiyat öğretmeniyle ona espriler yapmaktan vazgeçmeyen fizik öğretmenini karşılaştıramazdı, bu sebeple umursamama seviyesi de aynı olmuyordu. Şu an tek dileği derse girdiği an kadının sadece ona ölümcül bir bakış atıp yerine geçmesini izleyip dersine kaldığı yerden devam etmesiydi. İkinci kattaki sınıfın kapısına vardığında hızlı adımları yüzünden hızlanmış nefeslerini kontrolü altına aldı ve tatlı gülümsemesini dudaklarına kondurarak kapıyı tıklattı.
Üzerindeki ceket onu terletiyor ve kıyafetlerini çıkarıp parçalama isteği doğuruyorken sanki bahçede koşturmamış gibi nefeslerini yavaşça verip karşısındaki öğretmene bakıyordu. Özgüvenli adımlarından ödün vermedi. Kadın tahtaya yazdıklarına ara verdiğinde elini beline yerleştirdi ve dizinin altındaki kalem eteğinin verebildiği bir rahatlıkla ayağını öne attı. "Bay Stark. Dersime teşrif etmeniz ne büyük şeref."
Anthony çarpık gülümsemesini dudaklarına yerleştirdi. "Bunu duymak sevindirdi efendim."
Kadının yüzü de bakışları kadar ölümcül bir ifadeye büründüğünde ve sınıftan duyulan birkaç kıkırdama sustuğunda Anthony sıralara göz gezdirmiş ve boş olan yerlerden birini gözüne kestirmişti. Kadın tebeşiri hafifçe parmakları arasında sıktı. "Boş sıralardan birine geçin ve bir daha dersime geç kalmayın Bay Stark. Yoksa sizi sene sonunda dersimden bırakmak zorunda kalacağım."
Anthony bir şey demedi, kadının dersine üçüncü kez geç kalanın yılının geri kalanında ızdırap dolu saatler geçirip üstünde dersten bırakıldığı bütün okul tarafından bilinen bir şeydi. Bunu istemiyordu, özellikle edebiyat o kadar ilgisini çekmez ve zaten doğru dürüst çalışmazken.
Kestirdiği boş sıraya yerleştiğinde tahtada yazılanlara baktı. Kadın küçücük yazısıyla neredeyse bütün tahtayı donatmıştı ve Anthony derse gelmekten dolayı hafif bir pişmanlık duymaya başlamıştı. Bütün bunları yazmak... bir nefesi adeta çaresizce içine çektiğinde defterini ve kalemini çıkardı. Çantasını masanın dibine yığdığında yanağını eline yaslayarak tahtadakilere yazmaya başladı.
Birkaç satır sonrasında gözleri kapanacak gibiydi neredeyse, fakat buna rağmen yazmayı sürdürdü. Uyuşuk hareketlerle defterine daha sonra okuyacağından emin olamadığı yazılarla yazarken büyükçe esnedi. Sessizliğin hakim olduğu sınıfta nefes almak bile insana suçlu hissettiriyordu. Nefesini sesli vermeden ağzını kapattığında kafasını kaldırıp tahtaya baktı. Ama gördüğü tek şey kocaman bir boşluktu. Daha doğru düzgün geçiremeden kadın bütün tahtayı silmişti.
Sinirle homurdanmamak adına kendisini tuttu ve bir ön sırasında olan, arada sırada konuştukları genç kıza baktı. Omuzlarına kadar gelen siyah saçlarını bol bir örgüyle toplamış genç kız derse ilgili görünüyordu. Adının Hope olduğunu bir anda hatırlarken kıza seslenmek için hafifçe kalemiyle dürttü.
Hope bununla arkasını dönüp çatık kaşlarıyla ona baktı. "Ne yapıyorsun?" diye hiddetli bir fısıltıyla sordu.
"Sadece notlar var mı diye soracaktım." rahat tavrıyla omuzlarını silken Anthony'nin sesi sıkkın geliyordu. Yerinde kıpırdanan Hope göz devirdi. Arkasına doğru hafifçe eğilirken sesini mümkünmüş gibi daha da alçalttı. "Bu, dersin başından beri yazdıklarının bir kısmıydı."
"Ne?"
Sesinin düşündüğünden daha yüksek çıkmasına engel olamayan Anthony kadınla göz göze geldiğinde sevimli bir gülümseme sundu. Kadın bir şey demedi ama bakışlarıyla adeta Anthony'i öldürmeye yeminliymiş gibiydi. Önüne dönüp tahtaya bu sefer kocaman puntolarla yazmaya başladı.
Rahatlayarak yerinde yayılan Anthony yeniden genç kızı kalemiyle dürttü. "Hey, notlarını verebilir misin?"
Hope onun kalemini parmağının ucuyla ittirdi. "Kapa çeneni, şimdi olmaz."
"Hadi ama, sonradan yazamam. Bunun için fazla meşgulüm-"
"Kadını kızdıracaksın, sus artık!" Hope önüne döndüğünde ve masasına eğildiğinde Anthony ona yetişebilmek için eğilmeye çalıştı. Ama onun tişörtünün arkasından kavrayan koca ellerle sırasıyla beraber geriye çekildiğinde bu hareketi yapması pek mümkün olamamıştı. Sersemce kendisini tutan kişiye baktı.
Birbirine girmiş fakat fazla dağınık görünmeyen sarı saçlarından bir kaç tutamın alnına döküldüğü genç adam ışıltısını uykusuzluktan yitirmiş mavi gözleriyle ve saçlarıyla aynı renkteki çatık kaşlarıyla ona bakıyor, elindeki defteri uzatıyordu. "Lütfen sus ve notları bu defterden geçir, olur mu? Sabahın köründe bu kadının çığırtkan sesini duymak istemiyorum."
Anthony çocuğun defterini aldı ve onun hafif kızarmış gözlerini inceledi. Ardından sesindeki yalvarır tınıya hak vererek kafasını salladı. "Pekala, teşekkürler dostum fakat bu tişörtümü seviyorum ve yırtılmasını istemiyorum-"
Sarışın genç çekiştirdiği tişörtü bırakarak sırayı ayağıyla hafifçe ittirdi ve genç adamın çenesini kapatarak önüne döndüğüne emin olduğunda kafasını sıraya yaslayıp kollarını çevresine doladı.
Bu hareketini göz ucuyla yakalamış Anthony bir şey demedi. Ardından böylesine uykulu görünen bir adamın nasıl bu kadar güzel ve düzenli yazabildiğine kafa yorarak notları kendi defterine geçirmeye başladı.
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanficSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]