• • •
Haftanın ortasında esen şiddetli rüzgar trafikte sürüklenen insanları korkutuyordu. Dışarıdaki bu korkudan habersiz, tıkıldıkları kafede oturup konuşan sesli arkadaş grubu ise birbiriyle dalaşıyordu.
Kafenin bir köşesine yapılmış oyun salonundaki renkli armut koltuklardan birine yayılıp karşısındaki koca ekrana bakarken konsolu fırlatmamak için savaş veren Bucky haykırdı. "Hadi ama! Bu adil değil!"
Yanındaki diğer armut koltukta oturan Tony ise keyifli görünüyordu. "Oynamayı bilmiyorsun koca bebek. Bilenlere bırak işi."
Uzun saçlı çocuk gözlerini devirdi ve omuzlarını silkti. Oyunu berbat oynaması pes edeceği anlamına gelmezdi. Usanmadan devam ederken yanındaki esmer çocuk sırıtmış ve onu yenmenin tadını çıkarmaya devam etmişti, omzunu dürten arkadaşının söylenmesine kadar.
"Hâlâ cevaplamadın?" Steve kaşlarını kaldırdığında oturduğu koltuğun kenarında, dirseklerini dizlerine yaslayarak ona doğru eğilmiş ve ümitle bir cevap bekliyordu.
Eğlendiğini ifade eden sırıtışını dudaklarından silmiş Tony derince aldığı nefesi verdi. Gözü kapalı bile oynayabileceği oyuna devam ederken bu konuyu hiç düşünmediğini o an fark etmişti. Tatil köyüne gitme meselesini.
Duyduğunda göre fikri sunan Pepper'dı ve genellikle detaylarla ilgilenip orginazsyonu yapan Natasha ile Bucky olmuştu. Başta buna şaşırmıştı ama Bucky cidden gidecekleri tatil köyünde kalacakları bütün yerleri ayarlamıştı ve Tony'nin geleceğini de sandığı için fazladan bir oda dahi ayırtmıştı. İşin aslı, Steve içten içe Bucky'nin de esmer gencin gelmesini istediğini biliyordu. Bucky Tony ile geçirdiği zamandan zevk alıyor ve çok eğleniyordu, genci aslında sevmişti ancak pek belli etmiyordu. Gittikleri extreme sporlarında olduğu tatil köyünde onu da istemesi pek şaşırılacak şey değildi. Ancak asıl sorun Tony'nin asla net bir cevap vermemesiydi.
Rhodes elinde tuttuğu soda şişesini belli belirsiz sallarken onun yanağına hafifçe elinin tersiyle vurdu. "Geliyor, merak etmeyin."
Heyecanlı oyunun ortasında durup onlara bakan Pietro şaşkınca kaşlarını kaldırdı. "Öyle mi? Bize söylememişti."
"Unutmuştur." siyahi genç şaşkın arkadaşının sessizliğinde sırıttığında Tony ağzı bir karış açık halde ona bakmakla meşguldü.
Sam güldü. "Bucky'nin fazladan yer ayırtması iyi olmuş desene."
İkinci bir şok dalgası daha Tony'i vurduğunda hemen konsolun tuşuna sertçe bastı ve oyunu durdurdu. "Sikeyim, siz ciddi misiniz?"
"Hayatımda hiç bu kadar ciddi olmamıştım." oyunun durdurulmasına iç çeken Bucky yüzündeki ifadeyi bozmadan cevapladığında bu Tony'i ürkütmüştü.
Genç adam oraya gitmek istediğinden bile emin değildi. Sadece dışarıya çıkmak veya bu tatili yapmak içinden gelmiyordu. Nefesini derince içine çekti. "Bakın, anlıyorum bensiz hayatınızı sürdüremiyorsunuz ama..." arkasına yaslandığında asıl kafasını kurcalayan şeyin emin olmadığını anlıyordu. Belki de turuncu saçlarının tonlarını merak ettiği renkli bir gölge sadece anlam veremediği şekilde sürekli zihninin köşelerinde dolanıyor ve düşüncelerine sızıyordu; bu yüzden gelip gelmemek konusunda kararsızdı.
"Ama?" sarışın arkadaşı sessizliğini beklentiyle sorarcasına konuşurken böldü.
Kafasındaki bulutları geçici olarak dağıtan Tony elindeki konsolu önündeki masaya bıraktı. "Gelmek istemiyorum. Bensiz de çok eğleneceğinize eminim-"
Rhodes onu bu sefer daha haşin tokatladığında Tony elinin tersiyle karnına geçirdi. Siyahi arkadaşı çoktan lafı devralmıştı. "Aldırış etmeyin siz ona. Geliyor."
Steve koltuğun kenarından kayarak oturdu. "Sharon bile bana bu kadar naz yapmamıştı." gözlerinş devirdi. "Tam bir divasın gerçekten."
Oyunu başlatan Bucky'e bir küfrü sallamış Tony keyifsizce gülümsedi. "Hakkımı yiyemezsin."
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanfictionSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]