↱ eighty four

47 9 10
                                    

• • •

Akşamüstü güneşi bütün güzelliğiyle son ışıltısını saçıyordu. Renklerin karmaşası gökyüzüne yayılmıştı.

Oturduğu tribünden öne doğru eğilen Tony hazırlanan ve takım arkadaşının zevzekliğini dinleyen Pietro'ya sırıtarak bakıyordu. Kısa kestirdiği ve yanlarını tıraşladığı beyaz saçları kaskının altında terlemeye başlamıştı. Pietro ise bunu umursamamaya çalışarak takım arkadaşının sözlerine karşılık sinirlenin bozulmaması için dualar ediyordu. Her an boğazlayabilecekmiş gibi bakması da pek yardımcı olmuyordu. Sonunda Steve o takım arkadaşını çağırdığında genç kalkıp gitti ve geride kalan Pietro şükredercesine bir nefesi içine çekti.

"Hey, ampül kafa-" Pietro eline takacağı eldiveni onun suratına hışımla fırlattı ancak Tony havada yakaladı. "Bana öyle seslenmemeni söylemiştim!"

"Ben de bunu umursamamıştım." Tony eldiveni elinde çevirmeye başladı, oldukça keyifli görünüyordu. "İddiamızı hatırlıyorsun değil mi?"

"Evet, hatırlıyorum." Pietro içini çekti. Gence karşı kaybederse gerçekten rezil olacaktı.

"Maçta seni izliyor olacağım." Tony gözlerinin onda olduğunu belirtircesine parmaklarıyla bir hareket yaptı ve tribünün korkuluklarından geriye çekilirken elinde tuttuğu eldiveni yeniden gencin üzerine fırlattı. Pietro tutup eline geçirirken bu iddiadan ne kadar nefret ettiğini mırıldandı.

Eğer kaybederse bir hafta önce Tony'e hangi akılla söylediğini bilmediği kıza gidip maçtan sonra yapılacak kutlamaya ördek kostümü içinde gelmesini bağırarak teklif edecekti. Kutlamanın kostüm partisi olmadığı gerçeğinin yanı sıra, bunu bağırarak söyleyecek olması oldukça aptalca görünüyordu. Ama bunu hırsla kabul eden Pietro o an farkında değildi ve hatırladıkça içinden küfürler sıralıyor ancak durumu değiştiremiyordu. Maçta olabildiğince sayı yapıp takımdaki en iyi oyuncuyu bile gölgede bırakmalıydı yoksa birazcık olan umudu da bu iddia yüzünden tamamen kaybolacaktı. Üstelik basitçe rezil olmak istemiyordu. Okuldaki havalı çocuk imajını korumak istiyordu.

Tony onun sıkıntıyla banka oturmasını izlerken Pepper yanına gelmişti ve elindeki krakeri uzatmıştı. O sırada Pietro'nun yanına yavaş adımlarıyla Steve vardı. Sarı saçlarının terden hafifçe birbirine yapıştığı gencin suratında büyük bir ciddiyet vardı. "Hazır mısın? Maçın başlamasına bir saat kaldı. Son kez her şeyin üstünden geçiyoruz."

Pietro kafasını aşağı yukarı sallarken Steve bir an umutla tribünlere bakındı. Ancak gelmeyeceğini adı kadar iyi biliyordu. Yine de kendisini en kötüsüne hazırlamaktansa beklemeye karar vermişti.

Bucky korkuluklara dirseklerini yaslayarak öne eğildiğinde Steve'e gülümsedi. Destek verircesine ve teselli edercesine bir gülümsemeydi. "Merak etme, gelir."

"Sanmıyorum Buck." Steve üzgün bakışlarını tribünden çekti ve elinde tuttuğu kaskına indirdi. "Zaten işi çıktığını söylemişti."

"Bence bu sefer kendini affettirmeyi başardın." bir an aralarına giren Pepper belli belirsiz bir tebessümle ona bakıyordu. Saçlarını at kuyruğu yapmıştı ve gözlerine kadar geldiği için yeniden kestirdiği kahkülleri hafifçe alnına yayılmıştı. "Benimle bu konuda konuşmadı ama şu an daha ılımlı baktığına eminim."

Sam Bucky'nin sırtına yasladığı dirseğinden destek alarak elini yüzüne yasladı ve sırıtarak genç kızın masmavi parlayan gözlerine baktı. "Buna nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

"İnsanların duygularını anlamak sandığınız kadar zor değil." Pepper omuzlarını silkerken bir tane daha krakeri ağzına attı, o an orada bulunan herkes doğruca ona bakıyordu.

Tony'nin ona olan hislerini esmer oğlan açıklayana kadar anlamadığını düşünmüşlerdi ki yanılıyor da sayılmazlardı. Şimdi ise bu cümleyi ondan duymak elbette onları şaşırtmıştı.

Steve bu havayı dağıtan ve bakışları yeniden üzerine çeken kişi oldu. "Eğer gelirse..."

"Gelecek." aralarına o an katılan Natasha öne uzandı ve Steve'in omzunu sıvazladı. "Sharon'u tanıyorum Steve. Bu akşam gelecek dediysem bana güven."

Tony yan gülüşünü sergilerken bir kolunu Pepper'ın oturduğu koltuğun arkasına atmıştı. "Telaşlanma, gelmezse bile biz sana tezahürat yaparız." ardından sinsice göz kırptı. "Hem Belle senin için amigoluk yapmayı iple çekiyordur-"

Pepper onun koluna bu sefer sertçe vurdu. "Bunu söylemek zorunda mıydın?" diye sinirle fısıldadı.

Tony genç kıza gülüşünü tutarak baktı. Steve'in oflayarak yanlarından ayrıldığını göz ucuyla görebilmişti. "Hadi ama canım, birazcık espiriye ihtiyacı vardı."

"Bu türden bir espiriye değil ama." Pepper hafifçe kaşlarını çatarken bitirdiği kraker paketini elinde buruşturup yakındaki çöp kutusunun içine attı.

Esmer genç kısık sesle güldü ve onu kendisine çekerken beline sarıldı. Yanağına biraz sulu bir öpücük bıraktığında ve çenesini okşadığında aslında kendisine böyle küçük kızgınlıklarıyla azar çekmesine bayılıyordu. Bu sefer genç kızın dudaklarının kenarına bir öpücüğü bıraktığında Pepper gözlerini ona çevirdi.

Aralarındaki ilişki daha önce Tony'nin hiç deneyimlemediği şekilde ilerliyordu; bazen kısacık süren öpücükler paylaşıyorlardı ama Tony bu tatlı, ani heyecanlarla kalbinin ritmini bozan öpücükleri çok seviyordu. Genç kızın yanaklarını okşamayı, o öpücükleri yanaklarına kondurmayı öylesine seviyordu ki bazen birdenbire yaptığında Pepper irkiliyordu ve bunu beklemediği belli oluyordu. Belki de en sevdiği şey genç kızın bir miktar çekingen davranmasıydı, asla aşırı sevgi gösterileri sergilemiyor ya da sürekli fiziksel temasta bulunmayı gerekli görmüyordu. Genelde sarılan ve ona yılışan tarafın Tony olması beklendikti.

Genişlettiği gülümsemesini ona sunarken kendilerinin duyabileceği mırıltılarla konuşmaya başladılar. Maçın başlamasına bir saaten az süre kalırken Pietro da sonunda yerinden kalktı ve sahada ilerledi.

• • •

eternal sunshine | stevetony bromance [AU]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin