• • •
Gittikçe ısınmaya başlamış bu havalarda, okulun üçüncü gününde bahçeye çıkmak oldukça keyifliydi. Yeşillenen çimenlerin üzerine yayılmış öğrencilerin havanın güzelliğiyle neşelendiği görülebiliyordu.
O bahçenin arka tarafında kalan ve kocaman sahayı içine alan alanın kenarında, tribünlerdeki sandalyelere kurulmuş öğrenci takımı ise arkadaşlarının antremanını izlemek ile meşguldü. Steve Rogers kaptan olarak hatasını gördüğü bir oyuncuya sahanın bir ucundan bağırarak yanlışını söylediğinde oyuna devam etmişlerdi. Tony onlara bakındı, yanı başındaki Sam adeta kafasını sorularıyla kemiriyordu.
"Bak, eğer senin yüzünden yanımıza gelmiyorsa-" Sam'in sözleri Tony'nin içine çektiği derin bir nefesle bölündü. Esmer genç oldukça bıkkın görünüyordu. "Öteye siktirip gider misin? Başımı ağrıtıyorsun."
Sam onun ensesine okkalı bir şaplak indirmek istediyse bile Bucky onun kolunu yalvarırcasına tuttu. "Sen de benim içimi bayıyorsun Stark ama en azından kibar davranabilme kabiliyetim var."
Tony göğsünde birleştirdiği kollarını ayırdı ve ona döndü. "Sana söyledim! Hafta boyunca doğru düzgün yanıma uğramadı... sanırım şu geçen gün tanıştığı sarışın kızla takılıyordu..." duraksadı ve bir süre boyunca düşündü ama yüzündeki memnuniyetsizlik olumsuz sonuç aldığını belli ediyordu. "Bilmiyorum işte. Bana o kızdan bahsedip onun yanına gideceğini geveleyip durdu."
"Kızın adı C ile başlıyor olabilir mi?" Tony omuzlarını silkti. Az önce düşündüğü şey buydu.
Rhodes bu hafta neredeyse yanlarına yok denecek kadar az gelmişti ve bu Sam'in oldukça dikkatini çekmişken Tony'e sorma zahmetinde bulunmuştu ancak o dakikalarda dilini eşek arısını sokmasını tercih edeceğini fark etmişti. Esmer genç bugün çekilmez bir ruh halindeydi ve Sam Steve'in ona nasıl katlandığını anlayamıyordu.
"Hatırlamıyorum Buck-" duraksayıp ikiliye baktı. "Neden siz iki süper zeka gidip ona sormuyorsunuz? Eminim ki kızın adını benden iyi biliyordur."
Tekrar önüne döndüğünde bu sefer sahaya çıkmış kızları gördü. İlgisizce ellerinde salladıkları ponponlarıyla hareketlerini sergilemelerini izlerken kafası bambaşka yerdeydi. Sam onun omzunu delmek ister gibi dürttü. "Eğer görebilseydik sorardık zaten seni süper ötesi zeki seni." Bucky'e döndü ve sahte bir şaşkınlıkla arkadaşına baktı. "Görüyor musun Bucky, bunu nasıl akıl edememişiz!"
Tony gözlerini alabildiğine devirirken siyahi gencin dediğine takılmadı. Pek konuşkan bir havada olduğunu sanmıyordu. Bucky onun diğer tarafına geçerken elinde tuttuğu mentos paketini uzattı. "Bu kadar dertli görünmeni turuncu saçları olan bir genç kıza mı bağlamalıyız?" ağzına bir mentos attığında kaşlarını masumca kaldırdı. "Sadece soruyorum dostum."
Tony paketi elinin tersiyle hafifçe ittirdiğinde dudakları keyifsizce kıvrıldı. Pepper'la yaşadığı o huzurlu saatler beyninde evirip çevirdiği en iyi düşünceydi ancak bundan ziyade, şu an hayatı karmaşık bir haldeydi. Annesiyle arasına girmiş mesafeleri şimdi fark etmesi, babasının beklentilerinin baskısı gün yüzüne yeni yeni çıkıyordu ve genç adam bunların getireceklerini tahmin edebiliyordu.
"Senin kızıl kafa ne yapıyor? Biraz onun yanına gitsene sen." genci adeta kışkışlar gibi elinin tersiyle ittirdi ama Bucky pes etmemişti. "Natasha bunu duysaydı seni sahanın ortasında evire çevire döverdi."
"Ve ben de bunu izlemekten zevk alırdım." Sam ardından mırıldandığında sırıtıyordu.
Tony küskün bir edayla kollarını yeniden göğsünde birleştirdi. "Şu an dertli bir aşığım, rahat bırakın beni."
İlk ayaklanan Sam olduğunda uzun saçlı gençle beraber tribünlerden inip sarışın arkadaşının yanına inmeye karar vermişti. "Bu dertli aşık modun seni katlanılmaz yapıyor. Bilmen gerektiğini düşündüm."
Tony bir şey demedi. Demek istemedi. Belki de öyleydi ya da değildi, açıkçası umrunda bile değildi.
Tek düşündüğü hayatının düzeninin birkaç gün içerisinde nasıl bozulduğu ve Pepper'dı.
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
Fiksi PenggemarSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]