• • •
Akrep dördü işaret ettiğinde güneşin bulutların ardındaki bulanık görünümü sabahkinden pek de farklı sayılmazdı. Hava biraz daha açılmıştı ama güneş hala yüzünü tam olarak göstermiyordu.
Bütün havanın bu hali içine işlemiş gibi hisseden sarışın genç parmakları arasında tembelce salladığı pipetin artık gazı kaçmış kolanın içinde küçük dalgalar oluşturmasını izledi. Canı sıkkındı. Bu cuma maçı vardı ve oldukça önemliydi, üstelik takımdaki en önemli oyunculardan biri aptallık yaparak sakatlanmıştı ve cuma günki maça çıkamayacağını söylediğinde yerine Steve'in memnun olmak zorunda kaldığı bir yedeği yerleştirmişlerdi. Karşısında oturup ısınmaya başlamış gazozundan bir yudumu usulca alan esmer arkadaşının da pek mutlu göründüğünü söyleyemezdi.
"Senin neyin var?" gence sesinin sıkkın çıkmasına engel olamadan sordu.
"Klasik sorunlar-"
"Yani, ailenden mi bahsediyorsun? Yine baban mı?"
Tony suskun kaldığında doğru cevabı bulduğunu anlamıştı Steve. İçini çekti. "Umursama demek isterdim."
"Ama her gün aynı şeyler yaşanınca umursamazlık edemiyorsun." dedi Tony sanki cümlesini tamamlar gibi. Steve kafasını ağır ağır salladı.
"İkimiz de pek iyi hissediyor sayılmayız, ha?" Steve mırıldandı ama daha çok kendi kendine söyler gibiydi.
Yine de Tony kafasını aşağı yukarı sallayarak onu onayladı. Oturdukları cam kenarındaki masada kafalarını kaldırıp birbirlerine baktıklarında bir an duygularını oldukça iyi anladılar. Tony babasıyla ettiği ağız dalaşlarıyla uğraşıyordu ve Steve maçın verdiği gerginlikle beraber yaptığı hatanın cezasını çekiyordu; o an ikisi de oldukça berbat hissediyorlardı. Nefesini verip sırtını geriye yaslarken ilk pes eden Tony oldu. "Bana hâlâ Sharon ile konuşmadığını söylemeyeceksin değil mi? Haftalarca peşinde koşturup birkaç dakika içinde kaybettiğini söylerken dalga geçiyordum."
Kolasını ittirip kollarını masada birleştiren Steve üzgün göründü. "Hala benimle konuşmuyor. Özür dilemek bile yeterli değil sanırım-"
"O kıza bu kadar inatçı davranacak kadar ne söylemiş olabilirsin ki? Sharon bir insana çok uzun süre küs kalamaz."
Sarışın gencin duraksadığını gördüğünde Tony eliyle ensesini utanır gibi kaşıdı. "Biraz sabrını denemiş olabilirim..."
Steve nefesini sıkıntıyla oflama biçiminde vermişti. Aklında tartışmayı yeniden çevirdi. Sharon onunla sakince konuşuyordu ama birkaç dakika içerisinde öfkelenmeye başladığını sesinden anlayabilmişti. Sonrasında ise ağzından kaçan o lanetli cümleyle kızın yüzündeki şok ifadesini ve dudaklarının titrediğini görmüş ama genç kız ağlamamıştı, hatta son derece katı bir ifadeyle bir şey söylemeden yanından ayrılmıştı.
"Bu haftaki maçtan sonra partiye gelmek istemediğini söyledi. Yani... sorun partiye gelmemesi değil, neden gelmek istemediğini söylememesiydi..." oyalanmak adına bir şey arar gibi pipetiyle oynamaya başlamış Steve nefesini oflayarak verdi ve elini yanağına yasladı. "Belle'den hoşlanmıyor ve bu yüzden partiye de gelmek istemedi. Ben de... biraz... ona yüklendim."
"Ne dedin ona Steve?" genç oğlanın ağzından laf almak için adeta yerinde debelenen Tony merakla kaşlarını kaldırdı. "Ne dedin?"
"Silas ile ilgili... yani ben nasıl ona Silas ile ilgili sitemde bulunmuyorsam onun da buna hakkı olmadığını söyledim..." dudaklarını dişleyen Steve biraz utanmış gibiydi. "Üstelik biraz bağırarak ve sinirle söylemiş olabilirim..."
Gazoz bardağını masada çeviren Tony ona gözlerini çevirdi. Sarışın genç pipetten elini çektiğinde pipet masaya düşmüştü. Tony ise aslında onu gayet iyi anlıyordu anlamasına ama bu olanlara fayda sağlamıyordu.
"Sen Silas'ı kıskanıyorsun." Tony bunu söylediğinde bütün çabalarına rağmen sırıtmasına engel olamadı. "İnanamıyorum Rogers, onu Silas'tan kıskanıyorsun." güldü ve bastırmak için elini dudaklarına kapattı ama kendisini tutamıyordu.
"Sharon Silas'ı gerçekten çok seviyor ve..." Steve sıkıntıyla saçlarını karıştırdı. Bir yandan dediklerini tekrar düşünüyordu. Sharon her türlü haklıydı, eğer genç kız oğlanın en yakın arkadaşlarından biriyle ilgili bunu söyleseydi kendisi de bu kadar sinirlenirdi. Kendisine küfretti Steve.
"Tehlikeli sularda yüzüyorsun Rogers. Onun kalbini almak için binbir takla atman lazım." Tony gülmeye devam ederken Steve'in kendisine takılmamasını umdu. O kadar dalgındı ki sarışın, arkadaşının yüzündeki eğlenir ifadeden habersizdi.
Sıkıntıyla nefesini yeniden verdi. "Onunla gerçekten konuşmalıyım."
Tony kafasını salladı bastırılmış gülüşüyle ve artık tadı kaçmış gazozundan bir yudumu daha aldı, ya da almaya çalıştı. Gülmekten boğazına takılmıştı.
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanfictionSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]