• • •
Kapalı perdelerden dolayı oluşmuş kasvetli havanın bastırdığı oda ağır sayılabilecek bir alkol kokusu barındırıyordu. Başta burnunun direğinin kırıldığını hisseden sarışın genç kusacağını düşünüp çıkmak üzereydi ancak sevgilisi onu içeriye tıkıp kapıyı kapattığında burada kalacağını anlamıştı.
Kokuya alıştıktan dakikalar sonra yatağın başında oturmuş bekliyordu sadece Steve. Dün gece neler yaşandığını bilmiyordu ve Bucky onlara Tony ile konuştuklarının ucundan çıtlatmıştı. Sabahında ise Sharon esmer gencin yanına gitmesi için onu adeta paçalarından sürüklemişti. Steve onunla konuşabileceğinden emin değildi ama sevgilisinin haklı olduğunu biliyordu, asıl şu an Tony'nin kendisine ihtiyacı vardı.
Yarı çıplak halde yattığını kalçasının bir kısmını ancak örtebilmiş örtülerden sıyrılmış bedenden anlayan Steve onu sırtından dürtmeye başladı. Yastıkların arasına gömülmüş halde nasıl hala hayatta kalabildiğini anlayamıyordu. "Tony." dürtmeye devam etti ve tepki alamadıkça tırsmaya başlamıştı. "Tony, bana cevap ver." bu sefer daha sertçe ve telaşla dürttüğünde bağırıyordu adeta. "Tony, lanet olasıca yastıklar arasında nefessizlikten öldüğünü söyleme bana!"
Karşılığı da aynı olmuştu. Tony boğukça bağırdı. "Sırtımı delmeye çalışmayı bırakır mısın! Zıbarmak istiyorum!"
Sonunda pes ederek kafasını yastıklardan kaldırdı ve yüzüstü dönerek kendisini çift kişilik yatağın ortasına bıraktı. Çılgın bir baş ağrısı vardı ama tavana bakarken tek düşündüğü Pepper'dı.
"Sanırım bu iyiye işaret değil." bu sefer usulca sormuş Steve'in ifadesi çekingendi.
"Hayır... değil Steve..." gözlerini sıkıca yumup parmaklarıyla hafifçe bastırdı esmer genç. Dün akşamı unutamıyordu. Kalbinde keskin bir acı vardı ve biri bıçakla göğsünü delik deşik etmiş gibi hissediyordu. "Bana... beni arkadaşça sevdiğini söyledi ve..."
Tony ellerini yüzüne kapattığında Steve onun ağlamak üzere olduğunu anlamıştı. Bileklerini tutup ellerini yüzünden indirdiğinde ona doğru eğildi. "Üzgünüm dostum."
Nefesini verdi genç adam ve sessiz kalmayı tercih etti. Sarışın arkadaşının doğrulup sırtını başlığa yaslarken ellerini dizlerinin altına yerleştirmesini ve çenesini dizkapaklarına koymasını izledi. Üzgün olduğunu gözlerinden okuyabiliyordu.
"Tony," diyerek ona seslendiğinde bu sefer ifadesinde daha ağır bir hüzün vardı ve bu Tony'nin dirsekleri üzerinde doğrulmasına sebep oldu. "Pepper gitmiş. Bu sabah otelden ayrılmış."
Kelimeler genç adamın yüzüne tokat gibi indi. Baş ağrısının şiddetlendiğini hissederken kendisini bıraktı ve artık nefeslerinin ciğerlerine yetmediğini hissetti.
"Bu benim suçum..." yatağı sanki bir yararı varmış gibi yumrukladı. "Bana annesinin hasta olduğunu söyledi ve ben salak gibi onu sevdiğimi söyledim! Bana karşı hisleri yok bile Steve!" genç titrek sesiyle konuştuğunda avuç içlerini gözlerine bastırıyordu. "Ne yaptım ben..."
"Bir dakika... annesi hasta mı?" sarışın genç birkaç dakika durup sessizleşti. Ardından yeniden konuştuğunda Tony'e bakmıyordu. "Biraz... zamansız olmuş gerçekten."
"Lanet olsun Steve! Bir daha asla yüzüme bakmayacak!" sesi gittikçe titreyen Tony'nin gözlerinin sulandığını hayal edebiliyordu. Genci hiç bu halde göreceğini tahmin etmezdi.
Ayaklandı ve dolaptan birkaç parça kıyafet alıp ona fırlattı. "Yüzünü yıkayıp üstünü giyin, sana bir kahve alalım. Konuşacak çok şeyimiz var Stark."
Ardından odanın kapısına yöneldi. Çıkmak üzereyken durdu ve haykırdı. "Ve lütfen şu odayı havalandır, sen uyanana kadar kokudan ölmek üzereydim!"
• • •
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanficSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]