• • •
Otelin odaları oldukça genişti ve sıcak havasının kucakladığı odalarda kalan gençler oldukça memnundu. En iyi arkadaşları için en güzel odalardan birini ayırt etmiş Tony ve Bucky özellikle daha mutluydu.
Bu geniş odanın salonunda yayılıp telefonuna hararetle mesajlaşan Sharon'u izlerken oflayıp puflayan Steve sonunda ayaklandı ve uyumak için odaya gitmeyi düşündü. Ama Sharon fark etmiş gibi görünmüyordu. Koltuğun üzerinden omzuna doğru eğildi. "Geç oldu artık. Yarın sabah erken kalkmamız gerekiyor ve uykuya ihtiyacımız olacak."
Telefonundan kafasını kaldırmadı Sharon. "Benim uykuya ihtiyacım yok, böyle iyiyim."
Sarışın oğlan içini çekti. "Ama ben yalnız olacağım. Bana sarılırsın en azından."
Bu belli ki istediği dikkati çekmeyi başarmıştı. Sarışın kız kafasını yavaşça ona çevirdi, birkaç santimlik mesafe vardı aralarında. "Pekala..."
Telefonu tuş kilidine soktu ve ayaklandı ama o an duraksadı. "Bir dakika... sen uyumam için beni baştan mı çıkarmaya çalışıyorsun?"
Bilmiş gülüşünü suratına konduran Steve elini koltuğa yasladı. "İşe yarıyor mu?"
Telefonu sehpaya bırakıp koltuktan uzaklaşan Sharon oyuncu sırıtışını takındı. "Maalesef ki evet..." ardından oradan koşar adımlarla uzaklaşıp yatak odasına yöneldi.
"Üstümü değiştirip gelirim." odanın salondan ayıran kapısını kapattığında söylemişti ancak Steve arkasından yavaş adımlarla gelirken pek duymamıştı.
Lambaları kapatmayı ihmal etmezken ağır hareketleriyle kapının kolunu çevirdi ve içeri adımlamadan önce koridordaki kısa koridordaki gece lambasını açtı. Ardından loş aydınlatmanın olduğu odaya girdi ancak duymadığı cümle yüzünden birden daldığı için olduğu yere mıhlanmıştı.
Sharon'un sırtı kendisine dönüktü, üzerindekileri çıkarmıştı ve sadece iç çamaşırlarıyla duruyordu. Evet, sevgili olabilirlerdi ama bu zamana kadar çok ileriye gitmemişlerdi. Öpüşmelerden ve sarılmalardan ibaret olan ilişkilerini o seviyeye kadar getirmemişlerdi henüz. Steve onun hafifçe yan dönüp bir tişörtü dolaptan çıkarmasını izledi. Bir utanç dalgası bedenini kavururken aynı zamanda garip bir heyecan saldırıyordu, özel bir an yaşıyormuş gibi hissetmişti.
Sarışın kız tişörtünü giydiğinde eşofmanını da çıkardığını düşünüp etrafına bakınmıştı ama bulamamıştı. O sırada arkasını döndü ve Steve'i gördü. Bir an ne diyeceğini bilemedi ve duraksadı. "Ne zamandan beri orada dikiliyorsun?"
"Ş-şey..." Steve yutkundu ve gözlerini kaçırdı. "A-az önce içeriye girdim?" sesinin çatlamasına lanet etti.
Sharon bir şey söylemedi ve dolaptan pijamasını aldığında hemen üstüne geçirdi. Sweatshirtünü ve pantolonunu dolabın bir köşesine yerleştirirken komodinin üzerindeki lambayı açıp lavaboya yöneldi. Ama Steve onun elinden yakalayıp durdurduğunda genç kıza yaklaştı. "Ben... üzgünüm, duymamışım dediğini-"
"H-hayır... sorun- sorun yok Steve." kafasını hafifçe kaşırken karşısındaki oğlana bakmıyordu.
Steve ona iyice yaklaştı ve tişörtünün altında kalmış saçları tutup çıkardı. Omuzlarına salınmasını izlerken parmaklarını hâlâ çekmemişti. İki sevgiliye göre çekingen davranan gençlerin bakışları kesişti ve saç tutamlarını parmaklarına dolayarak mesafeyi kapatan Steve oldu. Genç kızın belini nazik hareketiyle kavradı ve onu kocaman kollarıyla sarmaladı.
Yavaşça öpüşürken artık sadece bir lambanın aydınlattığı odadaki yatağa ilerliyorlardı. Adımları uyumluydu ve Steve ellerini ilk defa onun sırtında, karnının üzerinde veya boynunda gezdirmişti. İlk defa hafif ve tatlı öpücüklerini ensesine ve omuzlarına kondurmuştu. İlk defa tenini keşfetmişti.
Genç kız yatağa uzandığında nefesini zorlukla verebilmişti. Steve ona bedeninin ağırlığını yüklememek için çabaladı. Hareketleri hâlâ ağırdı ve birbirlerine karşı nazik davranıyorlardı. Steve elleri arasında her an yitirebileceğini düşündüğü bir elmas taşıyordu sanki. Genç kızın ipeksi saçlarını avcunda topladığında ve parmaklarını teninde gezdirmeye devam ettiğinde bu sefer köprücük kemikleri üzerine dudaklarını mühürlemişti. Genç kızın heyecanını soğuk parmak uçlarının titremesinden anlayabiliyordu, oğlanın saç diplerinde gezdirirken korkak davranıyor ve sanki incitmekten çekiniyordu.
Bu sarışın gencin gerilmesine sebep oldu. Genç kızın kendisine has kokusu burnunu gıdıklarken daha önce kokladığı hiçbir şeye benzemediğini anlamıştı, ten rengi öylesine eşsizdi ki hiçbir tonu bulamazdı kağıdına aktardığı biricik sevgilisi için. Yüz hatları gözünde kusursuzdu. Parmakları genç kızın küçük göbeğinin altındaki çiziği bulduğunda heyecanlandı, güzel teninde izini bırakmış bir anıyı o çiziğin hatlarında dinliyordu sanki.
İki aşığın dudakları yeniden birleşti, öpücükleri tutkuluydu ve nefeslerini kesiyordu. Gerçekten ciğerleri isyan etmeseydi ayrılmayacaklarını ikisi de biliyordu. Steve dudaklarını hafifçe kızartacak küçük öpücükleri kondurdu, genç kız kollarını onun boynuna yerleştirdi ve sevgiyle sarılırken öpücüklerinde duygularıyla çalkalandı.
Bacakları birbirine dolanırken örtüye sarmalandılar. Bedenleri buluşurken sabahın ilk ışıklarıyla uyanacaklarını unutmuş gibilerdi.
• • •
Bölümün gerisinde olanları hayal gücünüze bırakıyorum ama bence siz asıl konsepti kaptınız :)
Buraya kadar nasıl hayatta kaldığım konusunda bir fikrim yok ama bu bölümün çıkmasını sağlayan ladynatchios'du ve bölüm tabiisi de ona ithaf. Beni fangirl hayatımdaki en doğru ve en güzel çiftlerimden biriyle, Stevexsharon ile tanıştıran kendisiydi ve kendisine bunun için teşekkür ediyorum.
Biraz garip ama güzel bir bölüm oldu gibi hissediyorum, umarım beğenmişsinizdir. Yazım yanlışları varsa affola.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eternal sunshine | stevetony bromance [AU]
FanfictionSteve Rogers, sonsuz günışığıyla Tony Stark'ın üzerine parlarken, esmer genç bundan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu. [bromance stevetony] [14.08.19]