Ateşin Leydisi

34 3 0
                                    

Sahil kenarına geldiğimde ne tarafa gideceğimi bilmiyordum. Hatta burda ne işim var nasıl bu duruma geldim onu da bilmiyordum. Gecenin karanlığını bölen tek ses dalga sesiydi.

Tehlikeli  durumlarda ortaya çıkan cesaretime ihtiyacım var. Yoksa kalp krizinden ölen ilk vampir olarak tarihe geçerdim. Gerçi şuan tam bir vampir değilim belki ama...

Yakamoz olduğunu düşündüğüm ışıklara yaklaşınca etrafıma bakmak yerine karşıya baktım. İlerde, çok ilerde bir şeyler vardı. Yerdeki kumlardan anladığım kadarıyla bu manyak romantik bir yemek planlanmıştı.

Dakikalar süren yol boyunca koyduğu tüm mumları söndürüp nihayet onlara ulaşmıştım.
Alexandre üzerinde parlayan semboller olan zincirle bağlıydı, saçlarının dağınıklığı, yüzündeki kurumuş kan lekeleri ve solgun yüzü yakalanmadan önce sağlam bir kavga verdiğini gösteriyordu.

"Alexandre!" O ana kadar sadece masanın yanında dikilen Silaas ve Alexandre vardı ama daha ona dokunamadan önüme çıkan bir kadın beni durdu. "Geldim işte, bırak onu"

"O şimdilik güvende ve her ihtimale karşı söylemek istiyorum ki bir kalkının içinde yani kaçmaya çalışırsan burdan onsuz ayrılırsın"

"Onsuz burayı terketmeyeceğimi çok iyi biliyorsun" kadının beni tutan elini itip ona dokunmaya çalıştım ama görünmeyen bir duvara dokunuyormuşum gibiydi.

"Ona ne yaptın?"

"Hiçbir şey." derin nefes alıp masaya yanına ilerledim. Bunu yaparken de etrafa göz attım. Küçük bir masa, 2 sandalye ve masanın etrafındaki mumlar vardı. Tekrar Alexandre için dönerken onun bana bir şey anlatmaya çalıştığını farkettim. Başıyla hayır diyordu ama sesi çıkmıyordu.

"Arkadalın sadece çembere girdiğini söylüyor"

"Ne çemberi?!" eliyle yerdeki mumları gösterince bir adım dışarı atmaya çalıştım ama başaramadım.

"Aşağılık!" yüzüne attığım tokat yüzünden sendelese de hızla kendini toplayıp sandalyeye itiledi.

"Bu hareketini affediyorum çünkü bu yemeğin sonunda aynı ifadeyi katile karşı kullanacaksın ama bir kez daha olursa o güzel arkaşın için pekte eğlenceli geçmez yemek"

"Ne söylemek istiyorsan çabuk söyle" beni duymamış gibi yemek yemeye başlamıştı.

"Umarım buraya geldiğini birine söylemek gibi bir hata yapmamışsındır"

"Hayır ama sen benim evde olmadığımı farkedeceklerini ve tek işleri beni takip etmek olan adamların Klaus'a çoktan haber verdiğini unutmak gibi bir hataya düşmüşsün"

"Onlar sorun olmayacak"

Kesici şeyleri onda kullanabileceğim kadar yakındı ama ben karnımdan dolayı o beni büyüyle engellemeden hareket edecek kadar hızlı değildim. Etrafımızda kadın dışında bir koruma yoktu. Eğer kaçmayı başarırsak ya Alexandre tam gücünde olacaktı ya da bu ikisinin peşimize düşmemesini garantileyecektik.

"Oğlun nasıl öldü?" saniyelik bir el titremesi sonrası yemeği bırakıp bardağı aldı.

"Anlatmak istemediğim bir hikaye ama öldüren senin kocan."

"Kaç yaşındaydı?"

"Yaş? Dünyaya geleli sadece 27gün olmuştu." bebek miydi yani? Klaus gerçekten düşmanının çocuğu bile olsa bir bebeği öldürebilir miydi? "Bana inanmıyorsun, değil mi?"

"Hiçbir ebeveyn çocuğunun öldüğü bir yalanı söyleyemez ama Klaus'un bir bebeği öldüreceğine inanmıyorum"

"Bir mi? Öldürdüğü bebeklerden sadece biri benim çocuğum."

ECNADEYNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin