"Bu hareketlerin canını yakmadığından emin misin Cassie?"
"Evet anne, merak etme"
Cassie turnuva için ısınırken bende etrafa göz attım. Bazılarının yüzüne değen topun acısını sanki kendim yaşıyordum.
"Neredeyse doğduğundan beri oynuyor anne artık acısa bile hissetmez"
"Evet bunu az önce burnu kırılan çocuğa söyle" yerde yatan ve çoğu kişinin başına üşüştüğü çocuktan gözlerimi çekip Cassie'e gitmemiz ve onun bu oyunu bırakması için uzun bir konuşma yapacakken Klaus beni durdurmuştu.
"Nerina kızımızda o salak çocukta olmayan bir şey var; vampir refleksi" onun böyle gülümsemesinden anladığım kadarıyla yerde yatan çocuk onun eseriydi. Kaşlarını hafifçe kaldırıp gülümseyerek adeta onayladı.
"Her neyse oyun başlamak üzere"
"Ben sana güveniyorum küçük aşkım" Cassie babasına sarıldıktan sonra bana döndü.
"Bende canın yanarsa bir daha bu oyuna izin vermeyeceğimi bildiğine güveniyorum."
Klaus beni çekiştirerek oyun alanından çıkardı. Cassie gerçekten güzel oyuncuydu ama ilk defa topların bu kadar sert atılabildiğini görmüştüm.
"Sakin ol. Cassie için bu çocuk oyuncağı. Vampir hızlarını tekrar mı hatırlatmam lazım"
"Senin burun kırma bahanen neydi peki?" gülümseyen yüzü solup öfkeye dönüştü.
"Teklif etmeyi düşünüyordu"
"Cassie?"
"Evet benim küçük kızıma"
"Kızımızı hiç öyle bir anda düşünemedim. Tabi romantizm pek ona göre değil ya"
"Düşünme zaten!" Ben onunla dalga geçerken telefona gelen mesaj sesiyle geriye yaslanıp benim göremeyeceğim bir şekilde yazışmaya başladı.
"Alexandre mı?"
"Hayır"
Kim olduğunu söylemesini bekledim ama o telefonu kapatıp cebine koydu ve sahada bitmek üzere olan oyuna döndü.
...
Maçtan sonra çocukların eve gitmek istememesi yüzünden sahil kenarına gelmiştik. Mevsimin soğuk günlerinde olduğumuz için bizim dışımızda neredeyse kimse yoktu. Her ne kadar onlar dayanıklı olsa da Ale ve ben şuan donmadan önce kapalı bir yere girmek için adeta koşuyorduk. Sonunda açık olan bir kafeye girip ısıtıcıyı önümüze çektik.
"Yanaklarınız ne kadar kırmızı öyle" Nim gülümseyerek telefonundan başını kaldırıp sandalyeye oturdu.
"Sırf yarı vampirsiniz diye bizi soğukta ölüme terketmeye hakkınız yok"
"Ben seni ısıtırım anne" Louis, bana sarılmak için kolunu uzatan babasından önce davranıp başını omzuma koydu ve ısıtmaya çalıştığım elimi kendi boynuna sardı.
"Daha çok kendini ısıtmaya çalışıyor gibisin"
"Cassie, narin cildimi sizin gibi solduramam"
"Sorun değil" atışmalarına son verip oğluma sarılmaya devam ettim. Tabi açıkta kalan parmaklarım hala üşümeye devam ediyordu.
Siparişler geldikten bir süre sonrasına kadar ortam sessizliğin verdiği gerginliğe teslimdi. Arada atışmaları dışında kimse konuşmuyordu. Ale ısıtıcının yanında neredeyse uykuya dalmak üzereyken Klaus onu kucağına alıp ceketini üzerine örtmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECNADEYN
FantasyGeçmiş ve gelecek, aralarında bulunan zamanın kayıp insanları, kaybolan hayatlar, kaybolmak istenilen hayatlar, sessiz fırtınalar, öldüresiye nefret, nefretten doğan aşk, yüz yılları hiçe saydıran saniyeler, yıkılan imparatorluğun sebebi olan ve yen...