Kulubeden içeri girdiğimizde Klaus bir kez daha uzun uzun aramıştı.
"Ben gidip yaran için..."
"Hayır Alexandre otur" burdaki kıyafetlerimden birini parçalayıp, küçük bir kapta suyla içeri geçtim. "Bana yardım etmek istiyorsan önce yaran olup olmadığına bakalım"
"Bunlar kurumuş kan unuttun mu ben vampirim" yeşil pantolonunu ıslak kırmızıya boyayan yarasına bastırınca inlemişti.
"Bazı yaralar geç iyileşiyor" yüzündeki kanı temizleyince boynuna uzanan pençe izini gördüm. Silass onu yakalamadan önce gerçekten yoğun kavga etmiş olmalıydı.
"Seni nasıl yakaladı?"
"Belgelerin içinde bazı bilgiler vardı bunlardan biri de benim evim, saldırıyı engellemeye çalışırken oldu" söylemekten utanıyordu ama benim takıldığım şey bu değildi. Benim yüzümden o belgeler onların eline geçmişti sonuçta.
"Bu kadar. Banyoyu ve benim kıyafetlerimi kullanabilirsin" Ben ona gülümseyerek bakarken onun gözlerindeki o bakış... Sanki bunu beklemiyordu. Şaşkınlıkla mutluluk arasında bir duygudaydı ama uzun süre bakıp bir şey demeden gözlerini çekmişti.
"Teşekkür ederim"
O suyun altına girdiğinde bende kendi yaralarımı temizlemek için diğer temiz parçayı aldım. Yatak odasındaki aynada sağ yanağımı neredeyse tamamını kaplayan pençe izini görünce acısı artmıştı.
Boynumdaki kurumuş kanı temizlerken yansımamın bana güldüğünü gördüm. Elimdeki yırtılmış kıyafet parçasıyla ona vurup çatlattıktan sonra gözyaşlarımı serbest bırakıp zar zor yaktığım ateşin başına oturdum. Bağırırsam belki rahatlardım ama banyomda bir vampir varken tek yapabildiğim sessizce ağlamaktı. Korkuyor muydum? Evet. Kahretsin ki iliklerime kadar korkuyorum.
Sadece kendim için değil bu korku. Sevdiğim insanların bir gün böyle şeyler yaşayabilme ihtimali her zaman olacaktı.
"Nerina"
Gözlerimi silip güzelliğini geri almış Alexandre'a döndüm.
"Çekmecede kan torbası olması gerekiyordu" kanı alıp yanıma oturdu. Her içtiğinde yaraları kayboluyordu.
"Sen iyi misin?"
"Evet, tabi biraz canım yanıyor ama"
"Hayır duygularını kastediyorum"
"Küçük bir korku belki.... Alexandre bu durumla daha önce karşılaştın mı?" boynundaki son ince çizgiye dokunup elimi geri çektim.
"Neredeyse her hafta neden sordun?"
"Peki Klaus?" cevabındaki hatayı anladığı için başını hızla hayır anlamında salladı ama ben cevabımı almıştım. "Her neyse gitmen gerek Klaus birazdan kokumuzu alıp gelir"
"Seni yalnız bırakmak istemiyorum izin ver ben açıklayayım"
"Hayır Alexandre senin açıklaman hepsini açıklamak zorunda bırakır bizi ki bu da ayrı bir sorun yaratır, ben hallederim" telefonla Klaus'un onlarca mesajına kulubede olduğumu yazıp telefonu kenara koydum.
"Emin misin?"
"Evet" ellerini kendi avuçlarına alıp kısa süre kapıya baktı. Sanırım Klaus geliyordu.
"Nerina zorlanırsan benim adımı ver gerekirse tüm suçu bana at belkide kalmalıyım... lütfen"
"Hayır git... Şimdi git!" o istemediği belli olan ifadelerle çıkıp gitti. Elimi yüzümdeki yaraya değdirdiğim anda acıyla geri çektim. Hala kanamaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECNADEYN
FantasíaGeçmiş ve gelecek, aralarında bulunan zamanın kayıp insanları, kaybolan hayatlar, kaybolmak istenilen hayatlar, sessiz fırtınalar, öldüresiye nefret, nefretten doğan aşk, yüz yılları hiçe saydıran saniyeler, yıkılan imparatorluğun sebebi olan ve yen...