Alexandre'ın attığı adres tahmin ettiğimden daha uzak ve ıssız bir yerdeydi.
"Ben seni çağırdığımda içeriye gel, şimdilik burda bekle ve bir şey olursa bağır" Louis'in onaylamasıyla kapıya çıkan Wilson'ın yanına gittim. "Her şey yolunda mı?"
"Dövme tam yerinde ve daha farketmedi, ben de bağ kuracak büyüyü buldum." içeriye geçip Alexandre'ın yanına oturdum. "Ama onu anlamadan nasıl bağlayacağız?"
"Geçmişte yapmıştım. Fakat bağladığım cadı onun bir parçası gibiydi zaten." tuhaf bakışları arasında uzattığı kahveyi aldım. "Onun gücünü bastıracak kadar güçlü bağ olması lazım ki fartketmesin."
"Neredeyse bütün büyü kitaplarına baktım. Eğer ayine kadar onu meşgul edemezsen anlamamasının bir yolu yok."
"Önce dövmeye güç verelim, daha sonra onun da bir yolunu bulurum." ağrıyan göğüs kemiklerimi tutup geriye yaslandım. "Bu arada dün yaptırdıkları şey basit bir onaylama değilmiş. Nişanmış."
"Ne!" Alexandre ilk kez konuşmuştu, ne olduğunu bilmediği için açıklama isteyen bir ifade vardı.
"Ne anlama geldiğini bilmiyorum fakat benim yerime onay yapmış ve gücümün bir kısmını geçiçi süre kendisine aldığını söyledi."
"Gücünü evlilik olmadan uzun süre kullanamaz ama bu süreci başlatmış." Wilson başına ağrı girmiş gibi alnını tutup koltuğa oturdu.
"Süreci başlatmak... O da bunu söyledi. Ne demek bu?"
"Ayin olmadığında gücünün seni öldüreceğini biliyorsun ama bunun olması bazen yıllar alır. Kullandığın güce göre değişir. Şimdi ayin olmadan geçirdiğin her gün seni ölüme daha çok yaklaştıracak."
"Kendimin sonu olacağım yani."
"Hey, çaresiz değiliz unuttunuz mu? Nelina ayini yaptığında o gücü sana vereceğiz." Alexandre benim planına benden daha fazla inanıyordu. Konuyu dağıtmak için evin içinde gezinmeye başladım.
"Cadı nerde?"
"Sondaki oda da." Wilson kalkanı kaldırınca odaya girdim. Bitkin halde kırık camlar üzerindeydi. İlk başta ne yaptığını anlamasam da kanıyla çizdiği ve neredeyse bitmek üzere olan sembolü gördüm.
"Seni salak!" yerden kaldırıp direnmesine rağmen köşeye fırlattıktan sonra sembolü bozdum. Kapıdan koşarak çıktığında ben de peşinden çıktım. Büyüyle beni masaya fırlattığında şaşırdım.
"Nasıl?!""Bir yerde büyü gücünün önemli kısmını kullandın ve bendeki etkisi zayıfladı, sonrasında kırmak çok zor değildi" onu tutmaya çalışan Alexandre'ı yanıma fırlatıp kolunu kırdığında sıra Wilson'a gelmeden kalkıp büyüyle yerdeki parçaları ona fırlattım. Kalkan yapıp kendini korumuştu. İkinci kez onları gönderdiğimde yine engellemişti ama hemen arkasından gönderdiğim içerideki cam parçaları bacaklarına saplandığında acıyla büyüyü bıraktı. "Sürtük!" ellerini yumruk yaptığında üçümüz de kıvranmaya başladık.
"Anne?!"
"Ooo. Misafirimiz mi var?" büyüyü bırakıp aşağı indiğinde kendimi zar zor toplayıp peşinden gittim. "Louis."
"Anne, sen iyi misin?"
"O annen değil Louis, ben senin annenim!" ona sarılan Nelina'yı itelediğinde, Nelina bacağına tekme atıp yere düşürdükten sonra parmaklarını boynunda pençe gibi tutunca olduğum yerde kaldım. "Sakın ona zarar verme!"
"Nasıl yapabilirim? Sonuçta benim de oğlum sayılır."
"Sen ölmedin mi daha? Ne yaptın? Ölüm meleği ile anlaşma falan mı imzaladın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECNADEYN
FantasiaGeçmiş ve gelecek, aralarında bulunan zamanın kayıp insanları, kaybolan hayatlar, kaybolmak istenilen hayatlar, sessiz fırtınalar, öldüresiye nefret, nefretten doğan aşk, yüz yılları hiçe saydıran saniyeler, yıkılan imparatorluğun sebebi olan ve yen...