Eve gelip önce yatak odasının kapısını açtım ki eve gelirse sesini duyabiliyşm hemen ardından her şeyden habersiz uyuyan Nim'i korkutmamaya çalışarak kaldırdım.
"Nim bebeğim uyan, uyanman lazım" panikle açtığı gözleri önce çığlık atmaya hazırlandı. "Korkma benşn, Nim odanda büyüyle alakalı ne varsa hepsini bana ver çabuk" O ne dediğimi anlamaya çalışırken bende tükenen gücümle eve gelip gelmediğini anlamaya çalıştım.
"Anne neler oluyor?!"
"Uuzn hikaye Nim lütfen odanı aramak istemiyorum ve zamanım yok cadılıkla alakalı küçük bir çöp bile olsa bana ver" yataktan kalkıp odanın ışığını açtığında gözleri hayretle açılmıştı.
"Anne bu halin ne?!"
"Nim zamanım yok"
"Odam da bir şey yok" ellerimi tuttuğunda yeni yeni iyileşmeye başlayan parmaklarımın acısıyla inledim. "Anne"
"Nim bulduğum o kağıt parçasıyla bitmediğini biliyorum sana saygım var odanı aramak istemiyorum lütfen ver şunları" başıyla onaylayıp yatağının altında kutu çıkardı. "Sadece bunlar mı?"
"Evet çoğunu okumadım bile yemin ederim"
"Nim bana bak" tekrar evi dinleyip sesimi kısabildiğim kadar kıstım. "Ne olursa olsun büyüden uzak dur özellikle babanın yanındayken ne pahasına olursa olsun anladın mı beni?"
"Anne bunu babam mı yaptı?" acıtmasını göze alıp ellerimi biraz hareket ettirdim. "Bunları babam mı yaptı?"
"Hayır meleğim babanın bunlarla ilgisi yok bir... Saldırı olmuştu ama biz iyiyiz bu yüzden baban büyüye karşı daha öfkeli şu an öfkesi geçene kadar aklına bile getirme tamam mı?" başıyla onaylayınca konuşmasına fırsat vermeden kutuyu alıp onu öptüm. "Uykuna geri dön meleğim merak etme" odasının ışığını kapatıp yatak odasına geçtim.
Bunları Klaus'un bulamayacağı bir yere saklayıp yarın ortadan kaldırmak daha mantıklıydı. Gelen seslerle beraber kutuyu son anda saklayıp kolumu tutmasına izin verdim. Kapıyı kapattığına göre kavganın geri kalanını burda devam edecek gibiydik.
"Yalnız kalınca biraz düşündüm. Senin söylediklerin hakkında" tanrım umarım özür falan dileyip konuyu kapatır çünkü ne pahasına olursa bugünü hafızamdan silmek ve olmamış gibi yaşamak istiyorum. "Nerina benim canımı söylediğin gibi yakmanın iki yolu var. Yani aslında 3 4 tane var ama diz çöktürecek kadar yakabileceğin iki yol var. Birincisi çocuklarım."
"Onlar benimde çocuklarım!"
"Bende buna güvendiğim için bu yolu eliyorum geriye sadece bir tane kalıyor. İhanetin. Ne türlü olur bilmiyorum ama bugün korkudan o güzel kalbini hızlandıran şey varya..." göğsümün neredeyse sadece ucunu kapatan parçanın iple buluştuğu yerden içeri soktuğu parmağı göğsümde oyalansada altından kaburgama baskı yapmaya başladı." Bugün yaşadıkların hiçbir şey. Çünkü eğer öyle bir şey yaparsan bu kemiklerin altındakinin atmayacağını bilmelisin. Çünkü atmasına izin vermem" burnunu boynuma sürtüp uzaklaştı.
Giyebileceğim bir şeyleri alıp kendimi banyoya attım ve büyük ihtimalle burda sabahlayacaktım. Parmaklarımın düzelmeye başlaması yüzünden suyun altında çığlık atmamaya çalışarak kemikleri düzelttim.
Bu olayları anlamayan beynim mi yoksa kalbim mi bilmiyorum ama bir şey ters gidiyor. İçimde ikinci kişilik gibi taşıdığım iç sesim ise 'zihninin açıklayamadığı şeylerin anlamını, kalbin biliyor.' deyip duruyor ama yardımı yok.
...
Banyodan çıktığımda çocukların sesi her zamankinden daha huzur verici geliyordu. Giyinip aşağı inerken yüzümdeki asıklığı kaldırıp gerçekçi olması için zorlandığım bir gülümseme koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECNADEYN
FantasyGeçmiş ve gelecek, aralarında bulunan zamanın kayıp insanları, kaybolan hayatlar, kaybolmak istenilen hayatlar, sessiz fırtınalar, öldüresiye nefret, nefretten doğan aşk, yüz yılları hiçe saydıran saniyeler, yıkılan imparatorluğun sebebi olan ve yen...