Eve geldiğimde çocuklar buradaydı. Yine Nim gülümsüyor, Cassie gergin ve Louis sinirli.
Masada ders çalışan Ale ise yüzünü kaldırmadı bile."Pekala, ne oldu yine?"
"Hiçbir şey gayet güzel bir gündü anne"
"Kendi adına konuş Nim!" Louis koltuktan sinirle kalkıp ablasına göz devirdi ve aynı sinirle yukarı çıktı.
"Neler oluyor?"
"Oğlun fazla... Alıngan anne"
"Hayır, değil. Louis büyük anneme sinirli"
"Başlama Cassie"
"Suçlu olan Louis değildi, o annemi savundu!"
İkside birbirine bağırmaya başladığında, Cassie vampir yüzünü ilk kez göstermişti.
"Tamam tamam! Kesin şunu! Nim olayı anlatmanı istiyorum, hemen!"
"Her zamankinden farklı değil anne"
Bir şeyleri saklama konusunda kesinlikle başarılıydı.
"Cassie benimle gel, Nim sende Ale için yiyecek bir şeyler hazırla"
Cassie sinirden titreyen dudakları ile benden önce mutfaktan bahçeye çıktı.
"Sorunun ne olduğunu söyler misin meleğim?"
"Büyük annem sen ve bir adamı sordu" adam dediği yerde yine sinirlenmiş ve küçük dişlerini birbirine bastırmıştı.
"Hangi adam tatlım belki babandan bahsetmiştir?"
"Halbert benim babam değil!" hırlayıp yüzünü oraya çıkardığında onu kucağına alan Klaus'u farkettim ve o, babasının boynunda sakinleşmek için derin nefesler alıyordu.
"Tüm varlıklar biliyor ki senin baban benim küçük aşkım, neden bu kadar sinirlendin?"
Cassie cevap vermek yerine kollarını babasına sardı. Klaus'un kalp atışını bu mesafeden bile duyabiliyordum. Zihninde ne okudaysa onu da sinirlendirmişti.
"Tamam güzelim, şimdi odana kardeşinin yanına git onun sana ihtiyacı var"
Cassie koşarak evin içine girdiğinde Klaus az önceki sevimli sesinden çok uzaktaydı.
"Kulube" Harika. Kavgaya çağırmanın kaçıncı yolu bu? Peşinden gidip içeri girdim. "Cassie'nin dediği ne demekti?"
"Ne demek istiyorsun?"
"Ona babası olarak neden onu söyledin? Çünkü o fazlasıyla sinirliydi."
"Klaus zihin okuma yetini kullanmayı mı unuttun? Ayrıca diyen ben değilim annen. Diana onlara ben ve onun hakkında soru sormuş, Louis buna sinirlenmiş, Cassie'de ikizini savunuyordu."
"Bunu söylemiş olamaz!"
"Benim söyleyeceğime inanıyorsun ama sürekli bu tür suçlamalarda bulunan kişiye inanmıyorsun öyle mi?!"
"Sadece bun..."
"Hayır Klaus! Bir yıldır aynı şeyleri konuşuyoruz, sürekli! Bana güvenmiyorsun ve asla güvenmeyeceksin değil mi?"
"Sen güveniyorsun yani?"
"Sana güvenmesem burda ne işim var!"
"Evden çıktığımda benim peşimden geldiğin kısmını unutuyorsun sanırım"
Hadi ama nasıl anladın ki bunu? Sesimi kısıp inkar ettim. Ama gülümseyip dalga geçen gözlerle bana bakıyordu.
"Tamam, evet, yaptım. Ne olmuş yani? Senin gibi bu fikirlere inanmıyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECNADEYN
FantasyGeçmiş ve gelecek, aralarında bulunan zamanın kayıp insanları, kaybolan hayatlar, kaybolmak istenilen hayatlar, sessiz fırtınalar, öldüresiye nefret, nefretten doğan aşk, yüz yılları hiçe saydıran saniyeler, yıkılan imparatorluğun sebebi olan ve yen...