Multimedia: Sway- Michael bublé
Ömer Ege Yenilmez
×××××××××××××××××××××××××××××××××
Ömer Ege Yenilmez...Arka fonda rahatsız edici müzik çalmaya başladığında, bilincim yavaş yavaş açıldı. Elimi yandaki komodine uzatıp telefonu kim olduğuna bakmadan kulağıma götürmüştüm. Babamdan bir günlüğüne izin almıştım ve sabahın bu saatinde beni arayarak günümü mahveden kişiyi açıkçası hiç de merak etmiyordum.
"Her kimsen, umarım önemli bir bahanen vardır, yoksa bu tatlı uykumdan uyandıran insanı hayatımda isteyeceğimi zannetmiyorum."
"Günaydın, abi. Annen de beni tatlı uykumdan uyandırmasaydı, ben de aramazdım zaten seni." Bu alaylı, sevimsiz ses Selim'in sesiydi. En yakın arkadaşım.
"Hayırdır, Selim. Niye aramış annem seni? Hemde bu saatte!" Dediğimde, derin bir nefes aldığını işittim.
"Bu saatte derken, Ömer? Saat on iki'yi bir hayli geçiyor. Her neyse, Selin teyze aramış seni ve ulaşmamış, o yüzden beni arayıp seni sordu." Bu defa derin soluğu ben çekmiştim içime.
"Tamam, kardeşim. Ararım şimdi onu," derken, bir elimle saçlarımı dağıtıyordum.
"Bugün gidecek misin şirkette?" Dediğinde, düşünmeye başladım.
Bence gidebiliriz bugün şirkete.
Ama izin günüm ya!
İki gün izin alırız.
Kulağımda bağıran Selim'i duyduğumda, onu iç sesimle konuşurken unuttuğumu fark ettim
"Alo, Ömer! Neredesin ya?!"
"Burdayım, Selim. Bağırma, Allah Allah! Gideceğim bugün şirkete, orda görüşürüz."
"İyi. Görüşürüz."
Telefonu kapattıktan sonra yatakta sırtüstü dönüp gözlerimi yumdum.
"Eee, ama benim hala uykum var!"Ardından zorlukla yerimden kalkarak lavaboya gittim. Aynanın karşısına geçip kendime göz kırpmıştım yandan bir gülümsemeyle. "Ne mükemmelim," diye mırıldandım, dişlerimi fırçalarken.
Tuvaletten çıktıktan sonra üzerimi giyinip saçlarımı elimle taramıştım. Mutfağa inerek bir sandviç hazırlayıp hızlıca atıştırdım ve ayakkabımı giydikten sonra evden çıktım. Evin kapısını kilitlemiş ve arabama binerek şirkete doğru yol almıştım.
Yoldayken annemi arayıp telefonu duymadığımı ve uyuyor olduğumu anlattım. Sonrasında tabi bir ton azar işittim, saat on iki'ye kadar uyunur muymuş tarzında. Yirmi altı yaşıma girecektim ama annemden hala azarlanıyordum, harika! Telefon nihayet kapandığında, arabadan inmiştim.
Kapıdan girerken, güvenliğe başımla selam verdim. Onun da gülümseyerek karşılığını vermesiyle, içeri girmiştim.
Şirketin sekreteri Didem, "Hoş geldiniz, Ömer bey," dediğinde, bakışlarımı ona çevirdim.
"Hoş buldum, Didem. Babam odasında mı?" Diye sordum.
Ayağa kalkıp ellerini önünde birleştirdi. "Evet, efendim, odasında. Size eşlik etmemi ister misiniz?" Demesiyle, elimi hafifçe 'Hayır' anlamında sallayıp gerek olmadığını söyledim. "Hayır, gerek yok. Teşekkür ederim."
Asansöre binip beşinci kata bastım. Asansörde iki kişi daha vardı ve onların konuşmasına ister istemez kulak misafiri olmuştum.
"Karataşlar yurtdışından geri dönmüş, biliyor muydun?" Dedi sarışın adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sway
عاطفية(Tamamlanmıştır.) " When marimba rhythms starts to play. Dance with me, Make me sway. Like a lazy ocean hugs the shore. Hold me close, Sway me more.' Yavaşça sallanmaya başladık göz göze. Benim elerim omzunda duruyor, onun elleri ise belimi sıkıc...